‘Telafer’e dokunan Türkiye’ye dokunur’
2011 senesinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Telafer’e dokunan Türkiye’ye dokunur” açıklamasını yapmıştı. Bu açıklamayı unutmayan IŞİD, önce Türkiye’ye Musul Başkonsolosluğunda dokunarak, dokunmanın ne olduğunu gösterdi, sonra Telafer’i basarak 125 bin Türkmen’in Sincar’da peşmergeye sığınmasına yol açtı. Türkiye, 1912’den yani Balkan Savaşı’ndan buyana hiç bu kadar aşağılanabilen bir ülke olmamıştı. “Telafer’e dokunan Türkiye’ye dokunur” gibi özünde Türkiye’nin büyüklüğüne ve sahip olması gereken caydırıcılığına yakışır bir lafı ettikten üç sene sonra yüz binlerce Türkmen’in çölün ortasında peşmergenin alaycı bakışlarının altında aç ve susuz açıkta kaldığını görmek seyretmek zorunda kalıyoruz. Türk dış politikasına hakim olan Davudizmin ülkemizi getirdiği nokta budur.
İşte bu koşullar altında Türkiye’nin Türkmenleri ve Kerkük’ü petrol karşılığında sattığına inanan Türkmenler, bu inançlarını Irak Türkmen Cephesi (ITC) lideri Erşed Salihi’nin ağzından en üst düzeyde dile getirmişlerdir. Türkiye’nin menfaatlerini çoğu kez kendilerinden aziz bilen Türkmenlerin böyle bir şeyi dile getirebilmeleri için çok haksızlık yapılması, kendilerini büyük bir ihanete uğramış hissetmeleri gerekir. Irak Türkmen Cephesi liderinin bu açıklaması üzerine ilk önce bu açıklamayı neden yaptığı konusunda kendisine yüklenilmiş sonra iç politika odaklı olarak ITC lideri Ankara’ya davet edilerek Dışişleri Bakanlığı’nda kendisine öğle yemeği ikram edilmiştir. Ancak daha gelmeden Türkmenlerin en çok istediği şey olan silah konusunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “ITC, bizden silah istememesi gerektiğini bilir” diyerek, ITC’nin var olmak için ihtiyaç duyduğu en temel yardımı Suriye muhalefetine yaparken, Türkmenlere yapmayacağını açıklamıştır.
Irak ve Suriye gibi Orta Doğu bölgesel iç savaşının ana sahneleri olan iki coğrafyada Türkmenler AKP Hükümeti tarafından yalnız başlarına bırakılmıştır. Türk dış politikasını Sünni mezhepçi bir çizgiye oturtan Ahmet Davutoğlu ve ekibi, Sünniliği de Araplaşmak olarak anlamış, Türkmenlere bağımsız siyasal oluşumlarını sona erdirerek Sünni Arap milliyetçisi oluşumların içinde erimelerini önermiştir. Davutoğlu’nun bu politikalarına karşı çıkan Türkmen politikacılar ya tasfiye edilmiş ya da dışlanmıştır. AKP tarafından dışlanan Türkmen milliyetçisi politikacılar, peşmerge istihbaratı ve El Kaide uzantıları tarafından ise katledilmişlerdir. 25 Haziran 2014’te Kerkük’te şehit edilen Münir Kafili ilk değildir. Son da olmayacaktır. Sadece 2004 yılında katledilen Türkmen aydınları hatırlayalım.
2004 yılında KDP ve KYB Türkmen hareketinin politik ve eylemsel gücünü kırmak için Türkmen hareketinin önde gelenlerine karşı bir dizi suikast başlatmıştır. 30 Ocak 2004’te ITC’nin Tuzhumatı sorumlusu Mehdi Bayatlı, Erbil plakalı bir araçtan ateş açan peşmergeler tarafından öldürülmüştür. Aynı saldırıda ITC’nin Taze ilçesi temsilcisi Hüseyin Abbas da vurularak şehit edilmiştir. 14 Mart 2004’te dönemin ITC Genel Başkanı Dr. Faruk Abdurrahman’a suikast girişimi gerçekleştirilmiş. Dr. Faruk Abdurrahman yaralı olarak kurtulmuştur. ITC’nin Kerkük sorumlusu Suphi Sabır’a 23 Mart 2004’de suikast girişiminde bulunulmuştur.
2004 Nisan ve Mayıs ayları içinde Türkmeneli TV’nin siyasi danışmanı Hüseyin Mali, Musul ITC Güvenlik Danışmanı Binbaşı İhsan Abdullah; Ferik Ahmet, (Musul ITC siyasi danışmanı); Ahmet Arafat (Telafer ITC siyasi danışmanı); Şueyip Kaplan (Musul-Tuzhurmatı ITC siyasi danışmanı) öldürülmüşlerdir. 28 Nisan’da Altunköprü gazetesi genel yayın yönetmeni Ali Ekrem Köprülü Kürt istihbaratı tarafından saat 24.00 sularında arkasından vurularak öldürülmüştür. Fazıl Namık (Eski Kelek ITC siyasi danışmanı), Arslan Yılmaz (Erbil ITC siyasi danışmanı) arka arkaya katledildiler. Bunları, Türkmen demokrasi hareketinin önde gelen siyasetçilerinden ve Irak Milli Türkmen Partisi Genel Başkanı Mustafa Kemal Yayçılı’nın 14 Mayıs’ta Kerkük-Tuzhurmatı yolunda şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi izlemiştir. 24 Mayıs’ta ise Talabani tarafından desteklenen Taleba Partisi Türkmen Birlik Partisi Genel Başkanı’nın amcasının oğlu Ahmed Necmeddin gece evinin önünde öldürülmüştür. ITC suikasti, provokasyon olarak nitelendirmiştir. Kürt basınında sürekli tehdit edilen Kerkük Eğitim Müdürü Türkmen İbrahim İsmail Tevfik, 30 Ağustos 2004’te Kerkük’te kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürmüştür. Ve daha yüzlerce Türkmen, Ankara’nın donuk ve soğuk bakışları altında katledildi, katledilmeye devam ediyor.
“Perdeleri örtük;
Lambaları sönük;
Sırtında yıllar yük;
Hatıraları kırık dökük;
Bir yer olacak orada; Adı Kerkük.”
Arif Nihat Asya