Tayyip Erdoğan’ın seçim stratejisi!
Tayyip Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV tarafından 16 Mart 2014 akşamı, ortak yayınlanan programda, “paralel yargı” nın kararlarının adil olmadığını anlatırken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi hakkındaki hırsızlık suçlamalarıyla ilgili olarak açtığı dava hakkında verilen yargı kararını kastederek “Yargıda birisine ’hırsız hakim, savcı’ deseler acaba kabul görür mü? Ne diyor? ’Ağır eleştiriye girer, sen siyasetçisin’diyor. Dikkat et, ’hırsız Tayyip’desen bunu bir yere uydurursun ama ’hırsız başbakan’ diyorsun. Bu ülkenin başbakanına sen bu şekilde bir yakıştırma yapıyorsun...” dedi.
Bu sözler üzerine hiçbir yorum getirmek gerekmez! Peki bu sütuna niçin alıyorum? Yazılı olarak da kayda girsin diye...
***
Erdoğan, son mitinglerde hep “Sandıklara sahip çıkacağız, kuş uçurtmayacağız, çünkü bunlar her türlü oyuna başvurabilirler” diyor ve sandıklar çevresinde 1 milyon kişiyi görevlendirdiklerini bildiriyor!
Geçen hafta bir genç kız anlattı... Kendisini telefonla arayıp, “AK Parti adına, seçimde sandık başında görev yapmak ister misiniz?” diye sormuşlar... Şaşkınlıkla, “AKP mi?” diye cevap verince, “Anlaşıldı siz AK Partili değilsiniz” deyip telefonu kapatmışlar. Yani bir milyon sandık görevlisi, bu tür yöntemlerle belirlendi. Hiçbir seçim tecrübesi olmayan ve ilk defa oy kullanacak gençlerden sandık görevlisi yaptılar. Hem de telefon edildiği günü esas alırsak seçime üç hafta kala... Anlaşılıyor ki AKP’de büyük bir panik var. Asıl korkuları şu ki geçtiğimiz seçimlerde sandık başında AKP adına cansiperane görev yapanlar, cemaatin yetiştirdiği gençler iken şimdi onlar Tayyip Erdoğan’ın tespitiyle CHP’nin güçlü olduğu yerlerde CHP, MHP’nin güçlü olduğu yerlerde MHP lehine tavır takınacak! (BDP’nin güçlü olduğu yerlerde BDP adına çalışacaklarına ihtimal vermek istemiyorum.)
Bu durumda, sandık başında AKP’nin
hakkını kim savunacak? Telefonla bulunan gençler mi?
***
Erdoğan’ın başvurduğu bir yöntem de kendisi ile Menderes arasında bir benzerlik kurarak, ona atılan iftiraların aynısının kendisine da atıldığı iddiasıyla, yine mağduru oynamak! Yardımcıları da aynı teraneye katılıyor. Bülent Arınç, “Sanıyorlar ki bu yalanlarıyla, iftiralarla 22 milyon oy almış bir partinin başbakanına diz çöktürecekler” derken Beşir Atalay, “Kılıçdaroğlu’nun söylediği sözün özü üç cümleyi geçmiyor. Ona bir sığındılar, işte ‘vay rüşvet, vay yolsuzluk, yok bilmem ne...’ Bunların artık hiçbir yerde inandırıcılığı kalmadı” gibi ifadeler kullanıyor!
Peki ayakkabı kutularındaki paralar, yatak odasındaki kasalar, para sayma makinesi ve son olarak Kısıklı’daki evde Tayyip Erdoğan’ın oğlundan sıfırlanmasını istediği, sıfırlandıktan sonra bile 30 milyon Avro kalan ve Kılıçdaroğlu tarafından miktarının bir milyar dolar olduğu iddia edilen paralar ne olacak? Ayrıca dört bakan niçin istifa etti?
***
Bir de bir milyar doların kağıt olarak hacmi ne kadardır; “bu kadar para nereye sığar” tartışması var!
Tayyip Erdoğan, “Ya bunlar para saymayı da bilmiyor. Bir odanın içerisine sığmayacak kadar parayı götürüyorsunuz, nasıl götürüyorsunuz bunu? Bu kadar aklın, mantığın alamayacağı şeyler” diyor... Böylece bir milyar doların bir odanın içine sığmayacağını öğrenmiş olduk! Bir milyar doları bırakın bir tarafa; bir milyon doları bir arada görmüşlüğü olan kaç kişi vardır Türkiye’de?
Bir de Erdoğan, “Bir defa bunları ben hiç kale almıyorum. Çünkü burası artık benim şahsımı filan tamamen aşmış bir şey. Burada ulusal güvenliğe tehdit var. Bu ulusal güvenliği tehdide karşı biz her türlü tedbiri alırız. Şahsımın burada feda olması gerekiyorsa ben zaten fedayıcan etmişim” diyor ki Türkiye için asıl tehlikeli olan da bu zaten...