Tayyip Erdoğan’ı koruma kanunları!
1951 yılında Ticaniler adlı bir tarikatın üyeleri, Atatürk’ün heykellerini ve büstlerini kırma eylemlerine girişince dönemin Başbakanı Adnan Menderes, CHP’nin karşı çıkmasına rağmen “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkarmıştı. Bu kanun yürürlükten kaldırılmış değildir ama ABD ve Avrupa, “Türkiye Kemalizm’den koparılmalıdır” talimatı verince, İngiliz gizli servisinin adamları, “Atatürk resimleri okullardan kaldırılmalıdır” diye konuşunca ve Atatürk’e ve İnönü’ye “iki ayyaş” diye hakaret eden ülkenin Başbakanı olunca ve nihayet kilit noktalardaki savcılar değiştirilince bazı köşe cambazları da Atatürk’e hakaret etmekte bir sakınca görmemeye başladı!
12 Eylül yönetimi de 1982 Anayasası’nın sonuna geçici bir madde koydurmuş ve hem darbeyi yapan beş komutan, hem de darbe döneminde kurulmuş hükümetler ve Danışma Meclisi üyeleri için “her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz” hükmünü kabul ettirmişti.
Gerçi bu madde yürürlükten kaldırıldı ve beş komutandan sağ kalan ikisi sembolik olarak yargılanıyor ama 12 Eylül döneminde işlenen suçların hiçbiri yargı konusu olmadı!
***
Peki başlıktaki “Tayyip Erdoğan’ı Koruma Kanunları” ifadesi nereden çıktı?
Birincisi, 17 Aralık 2013 tarihinde yolsuzluk tutuklamaları sonrasında alelacele çıkarılan Adli Kolluk Yönetmeliği, Tayyip Erdoğan’ın bizzat ifade ettiği gibi oğlu üzerinden kendisine ulaşmak isteyen savcıları durdurma girişimiydi. Danıştay bu yönetmeliğin yürütmesini durdurunca, bu defa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nu değiştirmek istediler. Avrupa Birliği’nin sert uyarısı sonunda, bu kanun da Meclis’te durduruldu ama atamaları yapan birinci dairedeki görev değişikliği sonunda 100 civarında savcı ve hâkimin görev yerleri değiştirildi. AKP’li bakanlar hakkında soruşturma yapan, fezleke düzenleyen ve Suriye’ye gönderilen TIR’larda arama yaptırmaya çalışan, yani AKP iktidarına suçüstü yapan bütün savcıların görev yerleri değiştirildi. Yeni getirilen başsavcılar da diğer savcıları kontrol altına aldı.
***
Bunlar yeterli olmayınca, bir taraftan İnternet yasası ile “kişilik haklarını korumak” gerekçesi ile TİB denilen kuruluşa sadece hâkimlere tanınabilecek İnternet yayınını durdurma yetkisi verilirken diğer taraftan “demokratikleşme paketi” adı altında özel yetkili mahkemeler tamamen kaldırılmak isteniyor.
Özel yetkili mahkemelerde, uydurma delillerle, uydurma ihbarlarla ve hiçbir somut delil olmadan, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri çökertilirken bağırsak temizliğinden bahseden iktidar yetkilileri, şimdi kendileri de çete bağlantılı yolsuzluktan soruşturulunca, demokrasi paketi çıkarıyor!
CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, paketin asıl gerekçelerini sıralıyor:
“Bu paketle görevden almalara yürütmenin durdurulması kararı verilmesini engelliyorsunuz. Hırsızların mal varlığına el konulmasını önlüyorsunuz. Hakkında şaibeler olan bir emniyet müdürünün soruşturulmaması için yetkiyi Adalet Bakanı’na devrediyor, adamınızı koruyorsunuz. Mahkeme kararını yerine getirmeyen adamlarınızı da kolluyor, onların sebep olduğu tazminatları halkın cebinden ödetiyorsunuz. Hırsızların varlıklarını korumak için emsali görülmemiş şekilde, yargıyı sizden izin istemek zorunda bırakıyorsunuz. Tutuklama için oy çokluğu yeterken, mal varlığına el koymak için oybirliği istiyorsunuz. Dostlarınızın aleyhine verilen tedbir kararlarını kaldırtıyorsunuz. Paket değil, panikle hazırlanmış temizlik makinesi mübarek, tüm pislikleri silmek için” dedi.
AKP, artık baş aşağı gidiyor. Kendi suçlarını örtbas edebilmek için kanun çıkaran bir iktidarı ABD bile ayakta tutamaz!