Tarihi Gerçekler Işığında Karabağ Meselesi ve Çözüm Yolları

Tarihi Gerçekler Işığında Karabağ Meselesi ve Çözüm Yolları

Azerbaycan’ın Ermeni işgali altındaki Dağlık Karabağ sınırında tansiyon giderek yükseliyor

HAKAN BOZ*

Azerbaycan’ın Ermeni işgali altındaki Dağlık Karabağ sınırında tansiyon giderek yükseliyor. Ermeni tarafının ateşkes ihlallerini arttırması ve Azerbaycan vatandaşlarının bu ihlallerden zarar görmesi üzerine bölgede askeri harekât başlatan Azerbaycan Ordusu, Ağdere, Terter, Ağdam, Hocavend ve Fuzuli bölgelerinde operasyon başlattı. Azerbaycan Ordusu, kısa sürede Ermeni mevzilerini yararak Goranboy ve Naftalan kentleri için tehlike oluşturan Talış köyü etrafındaki tepe ve Seylusan yerleşim birimlerini Ermeni unsurlardan temizleyerek, stratejik öneme sahip bazı tepeler ve yerleşim birimlerini geri aldı. İşgal altındaki bölgelerde bulunan Ermenistan Silahlı Kuvvetler Komuta Merkezi vurularak imha edildi. Uzun süredir diplomatik süreçleri zorlayan Azerbaycan, girişimlerin her seferinde akamete uğraması nedeniyle Karabağ sorununun çözümü için askeri seçeneği de hiçbir zaman göz ardı etmedi. Zira Azerbaycan, 8 Haziran 2010 tarihinde kabul ettiği Askeri Doktrinde, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde askeri müdahalenin jeopolitik gerçekler doğrultusunda kaçınılmaz olması halinde müdahale edileceğini savunuyor.

Azerbaycan ve Ermenistan arasında 22 yıldır devam etmekte olan Karabağ görüşmelerinde hiçbir diplomatik yol, çözüm için umut verici olmamıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının çözümü için aldığı 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlar ile AGİT bünyesinde oluşturulan Minsk Grubu girişimlerinin sonuçsuz kalması diplomatik yolların sonuna gelindiği şeklinde yorumlanmaktadır. Minsk Grubu faaliyetlerinin ve kararlarının bağlayıcı nitelikte olmaması, taraflar üzerinde çözüme yönelik bir baskı oluşturma imkânını ortadan kaldırmaktadır. Diğer taraftan Azerbaycan ve Ermenistan arasında yapılan görüşmelerde birinin kazanımının diğerinin kaybı olarak yorumlandığı ‘sıfır toplamlı oyun’ perspektifi, yapılan tüm müzakerelerin sonuçsuz kalmasıyla neticelenmektedir. Bu bağlamda taraflar arasında imzalanan Ateşkes Anlaşması’nın zaman zaman artarak ihlal edilmesi, dondurulmuş olan Karabağ sorununun her an sıcak savaşa dönüşmesi potansiyelini artırmaktadır.

Kafkasya’da savaş ihtimalinin giderek artmakta olduğu görüşü uluslararası kamuoyunda yer bulmuş, The Guardian gazetesinde yer alan bir analizde Kafkasya bölgesi, 2010 yılında savaş ihtimalinin yüksek olduğu bölgeler sıralamasında ilk sıralarda yer almıştır.[1] Uluslararası Kriz Grubu Avrupa Programı müdürü Sabine Freizer’in 2 Haziran 2012’de News.az’a verdiği röportajında, bölgede savaş tehdidinin giderek artmakta olduğu uyarısında bulunmuştur.[2] Yine, Peter Rutland, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Haziran 2010’da gerçekleşen Kazan görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine The Moscow Tımes Gazetesi’nde yayınlanan analizinde, 1973’deki Yum Kippur Savaşı sonunda başlayan Camp David barış görüşmelerini örnek göstererek, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanabilecek kısa bir savaşın gerçek müzakereler için yolu açabileceğini yazmıştır.[3] Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan birçok uzman da Dağlık Karabağ’da artan savaş riski üzerinde durmaktadır.[4] Ermenistan, Azerbaycan’ın askeri söylemlerini politik manevra olarak değerlendirse de, işgal altında buldurduğu Dağlık Karabağ’daki cephe hattında ateşkesi sıkça ihlal etmesi ve gerçekleştirdiği askeri tatbikatlar, Ermenistan’ın tedirgin olduğunu göstermektedir.[5]

II. Karabağ Savaşı Hangi Şartlarda Gelişir?

Azerbaycan ve Ermenistan’ın savunma harcamaları ve bölge ülkeleriyle geliştirdikleri askeri ilişkiler, Karabağ’da sıcak savaş riskinin giderek yakınlaşmakta olduğu sinyallerini verse de olası bir savaşın nasıl ve hangi durumda gerçekleşebileceği uzmanların merak konusu olmaktadır. Bu bağlamda Azerbaycan, 8 Haziran 2010 tarihinde kabul ettiği Askeri Doktrinde, askeri çatışmanın yeniden alevlenmesi ihtimalleri şu şekilde sıralanmıştır:

-Ermenistan tarafından aktif şekilde askeri müdahalenin yinelenmesi olasılığı;

-Ateşkes hattında küçük çaplı çatışmaların büyüyerek savasın başlanmasına sebep olması;

-Ermenistan’ın barış görüşmelerinde statüko taraftarı olarak yapıcı olmaya ve uzlaşmaz tavrına karsı Azerbaycan’ın askeri yollara başvurması.

Güney Kafkasya’da Savaş Hazırlıkları

Karabağ sorunun çözümüne ilişkin diplomatik çabaların başarısız kalması Azerbaycan tarafından silaha başvurma seçeneğinin sıkça gündeme getirilmesine neden olmuştur. Nitekim Azerbaycan’ın 2010 yılında kabul ettiği Askeri Doktrin, taraflar arasında devam etmekte olan müzakerelerin başarısız olması durumunda askeri seçeneğin masada olduğunu resmi olarak kanıtlamaktadır.[6] Azerbaycan Ordusu’nun modernizasyonu ve bu kapsamda Türkiye ile geliştirdiği stratejik işbirliği ve İsrail ile geliştirmekte olduğu askeri ortaklık Bakü’nün askeri yaptırım gücünü artırmaktadır. Özellikle “Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerinin geçmişi ve mahiyeti, önemi ve gelecek perspektifleri itibariyle sıradan iki devlet olmadığı doğal ve bilinen bir gerçektir.”[7] Türkiye-Azerbaycan arasında askeri ilişkilerde gelişimin ivme kazanması süreci Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay yetkililerinin Azerbaycan ziyaretinin ardından 10 Haziran 1996’da Türkiye ve Azerbaycan arasında imzalanan “Askeri Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması” ile başlamıştır.[8]

İki ülke arasındaki giderek artmakta olan askeri işbirliği, 16-17 Ağustos 2010 tarihleri arasında imzalanan “Türkiye ile Azerbaycan Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” kapsamında stratejik bir boyut kazanmıştır. Son yıllarda ilişkilere savunma sanayi boyutunun eklenmesi ve askeri vurgulara da sahip olan stratejik işbirliği anlaşmasının imzalanması ile tarafların birbirlerinin bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne yönelik saldırı durumlarında gerekli yardımın zorunluluğu vurgulanmıştır.[9] Tüm bunlara ek olarak Türkiye, Azerbaycan Ordusu’nun yenilenmesi sürecinde aktif roller üstlenmektedir. Azerbaycan jandarma birlikleri Türk Ordusu tarafından düzenlenip, eğitimleri İzmir-Foça’da yapılmaktadır.[10]

Azerbaycan’ın savunma ve güvenlik hazırlıkları kapsamında Türkiye’nin yanı sıra İsrail’le geliştirdiği askeri anlaşmalar da dikkat çekmektedir. İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman’ın, 9 Şubat 2010’da gerçekleştirdiği Bakü ziyareti sonrasında insansız hava uçakları, “TAR-21” ve “Tavor” füze sistemlerinin bulunduğu füze üretim sistemlerinin kurulması, erken uyarı sistemlerinin Azerbaycan topraklarına yerleştirilmesi gibi son derece stratejik konuların masaya yatırıldığı iddiaları gündeme getirilmiştir.[11] Ayrıca Azerbaycan’ın, İsrail’den aldığı insansız hava uçaklarıyla sürekli silahlanmakta olduğu ve askeri kaynaklara göre 60 kadar insansız hava uçağının Azerbaycan tarafından alınacağı iddia edilmiştir.[12] 26 Şubat 2012’de imzalanan 1.6 milyar Dolarlık silah anlaşması ise Azerbaycan ve İsrail askeri işbirliğinin giderek artmakta olduğunu ortaya koymuştur.[13]

Azerbaycan’ın Karabağ konusundaki çözüm stratejisinin askeri seçenek üzerinde yoğunlaşması Ermenistan’ı tedirgin etmiştir. Erivan yönetimi de olası savaş durumuna karşı hem askeri hem de diplomatik ilişkilerini güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu açıdan Erivan, 20 Ağustos 2010’da Gümrü’de bulunan Rus askeri üssünün kullanım süresini 2044’e kadar uzatmıştır. Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvart Nalbantyan Ermenistan’da bulunan Rus askeri üssünün Ermenistan’ın güvenliği açısından stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, "Rus askeri gücü sadece Rusya’nın çıkarlarına hizmet etmiyor. Ermenistan’ın güvenliği de garanti ediliyor" değerlendirmesinde bulunmaktadır. Nalbantyan’a göre Rusya Ermenistan’ın askeri ve teknolojik alanda gelişimine de büyük katkı sağlamaktadır.[14] Ermenistan, bununla birlikte Rusya’nın öncülüğünde kurulan ve Azerbaycan’ın üyesi olmadığı Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü üyeliğini Azerbaycan’a karşı kullanmakta ve bu kapsamda savaş olasılığını ortadan kaldırmak istemektedir.[15] Bütün bunlara ek olarak Ermenistan’ın güvenlik tedbirleri yalnızca Rusya ile gerçekleştirdiği askeri ortaklık anlaşmalarıyla sınırlı kalmayıp İran’ı da içine almaktadır. Bu bağlamda İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın 23 Aralık 2011’de Ermenistan'ın başkenti Erivan'a gerçekleştirdiği resmi ziyaret, Azerbaycan tarafından iki ülke arasında gelişen askeri ortaklığı şeklinde yorumlanmıştır. Ermenistan ve İran sınırında, uydu fotoğraflarıyla gözlemlenen iri tonajlı nakliye hareketliliği, Erivan’a ait Hava Savunma Sistemleri’nin işgal altındaki Azerbaycan toprakları üzerinden İran’a taşındığı iddiasını gündeme getirmiştir.[16] Ermenistan’ın İran’la geliştirdiği askeri ortaklık Azerbaycan basının yanı sıra Rus basınında da zaman zaman yer bulmuştur.

Rusya’da yayın yapan Nezavisimaya Gazetesi’nde yayınlanan “İran'ın Güney Kafkasya'daki Pençeleri” başlıklı analizde Ermenistan’la İran arasında savaş sırasında işbirliğine ilişkin anlaşmanın mevcut olduğu ve bu anlaşmaya göre, Karabağ'da savaş yeniden başlarsa, İran’ın Ermenistan için arka cephe işlevini gerçekleştireceği; İran'a karşı dış müdahale olursa da, Ermenistan’ın bu ülke topraklarının ablukaya alınmasına engel olacağı iddialarını gündeme getirmiştir.[17] Üstelik İran, Ermenistan’ın en fazla desteğe ihtiyacı olduğu Karabağ savaşında da Azerbaycan’ın nüfus yoğunluğunu kendi topraklarındaki Azerbaycan Türkleri açısından etnik bir tehdit olarak yorumlayarak, Ermenistan’ın için gerekli ihtiyaçları karşılayan ülke olmuştur.[18]

Azerbaycan ve Ermenistan Ordularının Durumu

Karabağ’da olası bir askeri harekâtın başlaması durumunda hangi ülkenin belirleyici üstünlüğe sahip olduğu ise Azerbaycan ve Ermenistan ordularının imkân ve kabiliyetlerinin ortaya konulması gerekmektedir. Bu bağlamda İngiltere’nin Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü "Askeri Denge-2011" başlıklı raporda[19] verilen Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin orduya ayırdığı harcamalarına ilişkin analize göre, Azerbaycan’ın askeri bütçesi 2009’da 1 milyar 500 milyon, 2010’da 1 milyar 590 milyon, 2011’de ise 3 milyar 200 milyon dolardır. Ermenistan'da ise bu rakamlar sırasıyla 401 milyon, 434 milyon ve 405 milyon dolardır. Bu anlamda Azerbaycan'ın askeri bütçesi ise Ermenistan ülkenin askeri bütçesini 8’e katlamakla birlikte Ermenistan'ın 2,3 milyar dolar hacminde olan devlet bütçesini de aşmaktadır.

“Askeri Denge-2011”

Azerbaycan

Ermenistan

Piyade Savaş Aracı

279

202

Zırhlı Araç

383

183

Füze Sistemi

62

51

Savaş Uçağı

41

16

Tank

339

110

İnsansız Hava Aracı

4

-

Azerbaycan ordusunda 81 bin 940, Ermenistan ordusunda 55 bin 733 asker bulunmaktadır. Ermenistan'ın Gümrü kentinde Rusya'nın 102 sayılı askeri üssündeki 3 bin 214 kişilik özel kadrosu da bu güce dâhil edilmelidir. Gümrü’deki askeri üsde 74 tank, 201 savaş makinesi, 84 topçu aracı, 18 adet MİG-29 uçağı olan 1 savaş filosu, S-300V füze savunma sistemleri ile donatılmış 2 füze kompleksi, SA-6 ile donatılmış 1 füze kompleksi bulunaktadır. Ayrıca, taraflar arasında muhtemel bir savaşın başlaması durumunda Ermenistan ve Karabağ ordusunun ortak hareket edeceğine kuşku yoktur. Uzmanların görüşüne göre Karabağ'daki Ermeni ordusunda toplam 20 bin civarında asker; İnternational Crisis Group tarafından verilen rakamlara göre de Karabağ Ermenilerinin elinde en az 250 tank bulunuyor. Bundan başka 270-360 BTR ve BMP, 50 adet RSZO "Grad" ve birkaç adet "Su-25" savaş uçakları bulunmaktadır.[20] Bunlara ek olarak Azerbaycan’da 23 motoatıcı tugay, 1 topçu tugayı, 1 çok namlu jet topçu tugayı, 1 eğitim topçu tugayı, 1 mühendis tugayı, füze, 1 tank aleyhine tugay, 1 iletişim tugayı, 1 donanım tugayı var. Ermenistan’da ise13 motoatıcı alaya sahiptir. Burada 3 tank taburu, 3 istihbarat taburu, 2 donanım taburu, 4 topçu tümeni, 3 piyade alayı, 2 iletişim taburu, 1 bağımsız tugay, 1 tank aleyhine alay ve 1 mühendis alayı bulunmaktadır.[21]

Ermenistan ve Karabağ ordusunun en önemli sorununun askeri bütçenin yetersizliği olduğunu görülmektedir. Bu sorun en çok mevcut askeri teknolojinin korunmasında kendisini göstermektedir. Diğer yandan Ermenistan Hava Kuvvetleri’nin yeterli teknolojiye sahip olmaması da önemli bir eksiklik olarak öne çıkmaktadır. Ermenistan’ın en önemli avantajı ise Rus askeri yetkililerle sıkı bir işbirliği içerisinde bulunmaları ve bunun sonucunda silah ve askeri teknolojiyi hemen hemen harcama yapmadan elde etmeleridir.[22]

Karabağ’da Savaş Nasıl Cereyan Eder?

Bugün Ermenistan’ın işgali altında bulunan Karabağ, Azerbaycan Cumhuriyeti’ne ait, fiziki coğrafyası bakımından ise dağlık ve ovalardan oluşan bir bölgedir. Dağlık Karabağ’ın toplam yüzölçümü 4.392 km2’dir. Karabağ vilayeti, doğuda Berde, Mirbeşir, Ağdam, Ağcabedi ve Fuzuli; güneyde Cebrayıl, Gubaldı; batısında Laçin, Kelbecer; kuzeyinde ise İsmailli rayonlarıyla çevrilidir.[23] Bugün Karabağ vilayetini saran Laçin, Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Cebrayıl, Gubaldı, Zengilan rayonları da Ermenistan işgali altındadır. İşgal altındaki Azerbaycan toprakları ise ülke yüzölçümünün %20’sini oluşturmaktadır.

İşgal altındaki coğrafyayı fiziki açıdan üç bölgeye ayırmak mümkündür. Birinci bölge güney-kuzey istikametinde uzanan Ağdam-Fuzuli-Cebrayıl hattıdır. Bu hattın rölyefi esasen düzlük, kısmen alçak dağlıktır. Azerbaycan Ordusu, bu hatta gerçekleştireceği olası bir askeri harekâtta, askeri envanterindeki zırhlı muharebe araçlarını kullanması fiziki açıdan olanaklıdır. İkinci Bölge ise kuzey güney istikametinde Ağdere, Hocalı, Şuşa Kentleri ile Laçın ve Kelbecer Rayonlarının bulunduğu hattır. Bu hat fiziki açıdan tektonik bölgelerin bir parçası olan Küçük Kafkas kalkmasının çoğunu kapsamaktadır. Burada çok sayıda jeolojik sturukturlar bulunmaktadır. Karabağ toprakları Küçük Kafkas dağlarının güneydoğu bölümünü kapsar. Onun rölyefi çok karmaşıktır. Burada yüksek, parçalanmış dağ silsileleri, pürüzsüz yamaçlı alçak dağ tireleri, dağarası çökeklikler, derin dereler birbirini takip etmektedir.[24] Bu bölgenin ortalama yüksekliği 3000 metreyi bulmaktadır. Bu açıdan zırhlı muharebe araçlarının bu bölgede savaşa katılması olanaksız görülmekte, bu hatta dağ komandolarının hava destekli bir operasyon yapabilecekleri öngörülmektedir. Zira Karabağ Savaşında da Şuşa ve çevresi Ermeni komando birliklerince işgal edilmiş, Ağdere’de yaşanan çatışmalarda yeterli manevra sahası bulamayan Azerbaycan ZMA’ları Ermeni Ordusu’nun açık hedefi olmuştur. Son olarak üçüncü hat ise Qubaldi-Zengilan hattıdır. Bu hat, güney-kuzey istikametinde uzanan Ağdam-Fuzuli-Cebrayıl hattının devamı görünümündedir.

Sonuç

Azerbaycan ve Ermenistan arasında 22 yıldır devam eden olan Karabağ müzakerelerinin sonuçsuz kalması, Azerbaycan’ın askeri yöntemleri kullanma konusundaki siyasi eğilimini güçlendirmektedir. Bu bağlamda Azerbaycan’ın savunma harcamalarını artırması, Türkiye ile geliştirdiği stratejik oraklık ve İsrail’le geliştirmekte olduğu askeri işbirliği anlaşmaları, orta vadede yaşanacak sıcak savaş ihtimaline karşı hazırlanmakta olduğunu göstermektedir. Buna karşılık Ermenistan ise Rusya ve İran ile bölgesel ve askeri ortaklıklar geliştirerek Azerbaycan’a karşı savunma refleksi göstermektedir. Taraflar arasında ise olası bir savaş, diplomatik yollara olan inancın tükenmesi ya da Ortadoğu’daki savaşın bölgeselleşmesi ile gerçekleşebilir. Her iki ülkenin de savunma harcamaları ve ordularının imkanları incelendiğinde Azerbaycan Ordusu’nun nitelik ve nicelik açısında Ermenistan Ordusu’ndan üstün olduğu görülmekte, bununla birlikte Ermenistan’daki Rus askeri gücü ve güvencesi Azerbaycan açısından dezavantaj olarak değerlendirilmektedir. Sınır bölgesindeki çatışmaların şiddetlenmesi ve çatışmaların engellenememesi durumunda ise Azerbaycan Ordusu, 2010 yılında kabul edilen Askeri Doktrin kapsamında işgal altındaki topraklarına askeri bir hareket başlatması mümkün görünmektedir. Bu kapsamda olası askeri harekâtın da I.Karabağ Savaşı’nda askeri operasyonların gerçekleştirildiği bölgelerde yaşanması öngörülerek, yalnızca işgal altındaki topraklara yönelik bir askeri operasyon geçekleştirileceği düşünülmektedir.