Tarih nasıl yazılır?

Bir ülkenin başına gaile açmak için, önce ekonomisini çökerteceksin, sonra "etnik mesele" çıkartacaksın.

Bunlar bizde aynen vaki... Osmanlı'nın nasıl inkıraza sürüklendiğini biliyorsunuz.

İsrail'le ve İsrail'in uydusu ABD'yle karşı karşıyayız. Ekonomik krizde ne gibi rolleri var bilmiyoruz. Dünyada "Yahudi sermayesi"nin hatırı sayılır bir gücü olduğu düşünülürse, ister istemez şüphe edersiniz. PKK meselesi bir tarafa, şimdi "Ermeni meselesi"ni ısıtıyorlar.

Belki 24 Nisan'da yayınlamak için yazdığı, ancak üzerine gelinmemesi için yayınını ertelediği yazısını, "güncelleyerek" 17 ve 18 Mayıs'ta köşesine koyan "soykırımcı" yazarımızın ismini vermeyeceğim; "Liberal" deyip geçelim. Diyor ki:

"İsrail'in dünyanın gözü önünde yaptığı katliama Erdoğan 'soykırım' dedi... Belki tarih de böyle yazacak. Ama acaba bundan yüz yıl sonra İsrail resmi tarihçiliği olayı nasıl anlatacak? Nesnel olabilecek mi? Zor ihtimal... Çünkü orası da bizim gibi kuruluşundan gelen sorunlarını bir türlü çözememiş bir ülke... / 1915 yaşandığında da dünya genelinde yüzlerce dergi ve gazete olayları gün be gün haber ve fotoğraflarla takip etmişti. Ancak sonrasında resmi tarih yazımcılığı 'millî ihtiyaca' binaen kendi vatandaşı için günümüze kadar gelen farklı bir hikaye yazdı. / İmparatorluklar dönemi sonunda merkezce kapsanamayan ulusal hareketler kopuşa neden oldu. Araplardan Arnavutlara herkes ayrılıkçı hale geldi. Ermeniler ise bir süre daha 'Osmanlılık' hayalleri kursa da, Doğu Anadolu'da hayat giderek sürdürülemez hale geldiği ölçüde, ayrılıkçı ideoloji ete kemiğe büründü. Devlet ise buna baskı ile yanıt verdi ve sonuçları herkesçe malum bir süreci tetikledi."

Köşe yazılarımda, kitaplarımda hep gerçekçi olmak istedim. Kasıtlı yazmadım, millî damarımı kabartıp hayallere kapılmadım, "şanlı tarihimiz" argümanını kullanmadım.

Öyle an geliyor ki, kasıtlı yazanlara ister istemez isyan ediyorsunuz. Yukarıda girişini verdiğim yazı kasıtlıdır.

Dün, Prof. Dr. İsmail Özçelik'in editörlüğünde, akademik 24 makalenin bir araya getirildiği "Tarih Yazımı Üzerine" kitabından bahsettim. Prof. Dr. Enis Şahin'in "Türkiye'de 'Ermeni Meselesi'ne Dair Araştırmalarda Yöntem Üzerine" makalesi üzerinde durdum.

"Gerçekçilik" şüpheyi izale eder. Yukarıdaki alıntıda yalnız "Liberal"e "resmî tarih yazımcılığı"nda katılıyorum. Resmi tarih yazıcılığının ilimde yeri olamaz. Enis Şahin de bu hususu ele alıyor:

"Türkiye'de Türk-Ermeni ilişkilerine dair tarih araştırmasında en çok yapılan hatalardan birisi de, tarihçilerin, çalış­malarını 'aşırı korumacı' ve 'devletçi' bakış açısına sahip ola­rak yapmış olmalarıdır. Bu çalışmaların konuyu servis etmede en çok kullandıkları argümanlardan birisi, 'Osmanlı vatandaşı olan Ermenilerin düşmanla (Ruslarla) yapmış oldukları işbirliği nedeniyle hain durumuna düştüklerini ve bundan dolayı da her türlü muameleyi hak ettiklerini' yansıtan veya bunu imâ eden bakış açılarıdır. Bu, vatandaşlık nokta-i nazarından bakıldığında doğru gibi görünse de, bilimsel çalışmalar açısından bunun karşılığı bu kadar net değildir. Her şey bir yana, 'hain durumu­na düşmek' dahi, Ermenilere karşı 'her türlü muamelenin, özellikle insanî olmayan bir muamelenin yapılmasını' gerektirmez ya da haklı gösteremez." (s. 111).

Konu önemli. Arkası gelecek.

Yazarın Diğer Yazıları