'Tamamen sahtekâr!'

Bu söz, ABD Başkanı Trump'a ait ama tırnak içinde, Washington Post'un manşetlerinden biri olarak ve Trump'ın fotoğrafı ile birlikte yayınlandı.

Ashley Parker adlı yazar, Trump'ın Washington Post dahil birçok gazeteyi sahte haber yapmakla, birçok yazarı da sahte kitap yazmakla suçladığını hatırlattı. Trump'ın Google'ın da muhafazakârlara karşı önyargılı olduğu ama arama motorlarına güvenilebileceğini söylediğini belirten Parker, "Anlaşılan, rakiplerinin hepsi yanlış yolda ve sadece Trump güvenilir bir şahsiyet. Üstelik başkan ve destekçileri tam bir kuşatma altında ve aleyhinde tweet atanlar, kendisine komplo kuranlara hizmet ediyor…" diye alaycı bir dil kullandı.

***

Beyaz Saray baş stratejisti Stephen K. Bannon'un "Trump'ın başkan olmasının sebebi, elitler ile savaş; mevcut siyasi sınıfla savaş; muhalefet partisi medyası, teknoloji oligarkları ve anarşistler ile savaştır" diye yazdığını, Trump'ın kendi Adalet Bakanı'nı suçlarken, aslında kendi yönetiminin güvenilmezliğini vurguladığını anlatan ve başkanın habercileri de "sahtekâr, korkunç insanlar" olarak nitelendirdiğini bildiren Parker, New York Üniversitesi'nde otoriterizm üzerine çalışan bir tarih profesörü olan Ruth Ben-Ghiat'ın "Her otoriter lider, kendini nihai olarak hakikatin tek hakemi olarak ileri sürer" sözlerine yer verdi..

Parker, George Washington Üniversitesi'nde Medya ve Halkla İlişkiler Okulu'nun direktörü olan eski CNN Washington bürosu şefi olan Frank Sesno'nun da "Trump'ın attığı çılgınca tweetler, cumhurbaşkanının çaresizliğini gösteriyor" dediğini aktardı.

Sesno, "Başkan, gerçekten de kendisinin tek güvenilir kaynak olduğuna inanıyor. Bu yüzden tweeet atarken kontrolünü kaybediyor" diye yazdı.

Trump'ın eski kampanya danışmanı olan Barry Bennett ise başkanın, kendi sayfasında destekçilerinin görüşlerini de yansıttığını ve "Artık istediğiniz herhangi bir lezzette haber alışverişi yapabilirsiniz, böylece insanlar arzu ettikleri lezzette haberlere inanabilir" dedi.

Sesno da "Bu durum uzun vadeli geri tepebilir." görüşünde.

***

Propaganda ile bir devletin yönetimini ele geçirmek mümkün ama orada kalmak da aynı yöntemleri kullanmayı gerektiriyor. Dolayısıyla, halkı çeşitli korkularla yanınızda tutmanız için devamlı yalan üretmeye başlıyorsunuz. Sonunda yalanlarınız da birbiriyle çelişir hale gelince, "Ben gidersem, ülke ekonomisi batar, terör eylemleri başlar" diye daha büyük bir yalanlar uydurmak zorunda kalıyorsunuz.

Sahi, ne olacak şu ABD'nin hali?

***

İster istemez Balkar Türklerinden Örüzlan Bolat'ın şu sözlerini hatırlıyorum:

"Yapmamız gereken ilk iş, gün geçtikçe dünyamızı saran ve böylelikle onu boğan, şiddet biçimi olan yalanları, uydurma haberleri yok etmektir."

Yine Texe Marrs adlı yazarın "Dark Majesty" adlı kitabındaki sözlerini hatırlatmadan geçemeyeceğim:

"Yürürlükteki bu korkunç komplonun içeriği, vasat insanları rahatsız ediyor. Konfor sınırlarını sarsıyor. Gerçek, geleneksel düşünce kalıplarının içine sığmıyor ve sosyal olarak 'doğru' kabul edilen olgularla örtüşmüyor. Mevcut sistemlere duydukları güven sarsılıyor, duygusal ruh halleri tehdit altına giriyor. Çok sarsıcı ve rahatlarını kaçırıcı olabileceğinden, gerçekle yüzleşmek istemiyorlar. İsteseler bile, liderleri, politik ve ekonomik sistemleri, idealize edilen değerler hakkındaki gerçekleri öğrendiklerinde daha sarsıcı bir açmazla karşı karşıya kalma riski olduğunu da biliyorlar. Ancak Soljenitsin'in belirttiği gibi; cesur bir insanın atacağı en basit adım, bir yalanın parçası olmamaktır. Gerçeğin bir kelimesi bile tüm dünyaya bedeldir..."

İnsanlar yalanlara inanmak istiyor, gerçeğe değil!

Bizim yalan dolanla işimiz yok. Böyle geldik, böyle gideceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları