Suudi Arabistan’da önemli şeyler oluyor?
Suudi güvenlik bürokrasisinin en güçlü elemanlarından, Riyad’ın uzun yıllar Washington büyükelçisi, İran’ı ve Suriye’yi kuşatma stratejisinin mimarı ve en son Suudi istihbarat servisi başkanı olan Prens Bandar’ın kısa bir süre önce bu görevinden alınmasından sonra üst düzey Suudi güvenlik, istihbarat ve ordu mekanizmasında hızlı görevden almalar başladı. Suudi Arabistan’ın hızla kadrolarını değiştirmesinin arkasından Riyad’ın Suriye ve İran başta olmak üzere Ortadoğu politikasında da değişimler gerçekleşeceği sinyalleri geliyor.
Frida Ghitis, “US Saudi Ties Go From Bad to Worse” 2014 başında yaptığı bir analizde son bir kaç yılda ABD-Suudi Arabistan arasındaki Arap Baharı ilişkilerin sürecinde çok bozulduğunu kaydediyor. İkili ilişkilerdeki bozulma ABD’nin devrilme sürecinde olan Hüsnü Mubarek’i desteklememesi ve hatta Mubarek’ten sonra Müslüman Kardeşler ile iyi ilişkiler kurmak istemesi üzerine başladı. Ancak sert kopuş 2013 Ağustos’un da Suriye’de kimyasal silah kullanımını “kırmızı çizgi” ilan eden Obama’nın Suriye’yi buna rağmen bombalamayı reddetmesi üzerine oldu.
Bu gelişmeler üzerine ABD’nin kendisini korumayacağını düşünen Riyad’ı düşük profilli ve risksiz dış politikayı terk ederek, Ortadoğu’da gelişmeleri etkilemeye çalışan yüksek riskli, iddialı bir politika izlemeye başladı. ABD’Suriye’de diplomasi yolunu tercih ederken, Suudilerin Suriye politikasının mimarı olan Prens Bandar Avrupalı muhataplarına ABD’nin Suriye politikasının yanlış olduğunu ve Suudi Arabistan’ın Suriye muhalefetini silahlandıracağını açıklamaya başladı.
Washington’un İran ile nükleer pazarlığa başlaması ve Ruhani yönetimi ile Washington arasında görülen yumuşama Riyad’ta çok sert tepki ile karşılandı. Kraliyet ailesinin bir danışmanı, “Bize yalan söylendi. Hadiseler bizden gizlendi” diyerek, Riyad’ın ABD’ye tepkisini ortaya koydu. Suudi istihbaratının eski şeflerinden Türk-i el Faysal, ABD’nin Ortadoğu politikasını eleştirirken, mesele İran veya Suriye değil, mesele Obama yönetiminin Ortadoğu politikasının bir yönü olmaması açıklamasını yaptı.
ABD’nin karşı çıkmasına rağmen Prens Bandar, El Kaide ile ilişkili grupları, İran ve Suriye’den El Kaide’den daha fazla nefret ettiği için geri tepebileceğini bile bile askeri olarak desteklemeye başladı. Ancak Riyad’ın yardımları sadece silah ve örgüt ilişkisi içinde değildi. Suudiler, Hizbullah’a karşı destekledikleri Lübnan Ordusu’na 3 milyar dolarlık bir yardım yaptılar. Bu para Lübnan ordusunun iki senelik bütçesine denk bir para. ABD, Mısır’da askeri rejim ile Müslüman Kardeşler arasında uzlaşma arayışı içinde iken Müslüman Kardeşlerin ezilmesini isteyen Riyad Kahire’deki askeri rejime 5 milyar dolar yardımda bulundu. ABD ile Suudi Arabistan’ın Mısır konusundaki politikaları o kadar sert bir şekilde ayrıldı ki, muhalif Amerikalı stratejist William Engdahl bu ayrışmayı, “benzersiz kopuş” şeklinde tanımladı.
ABD-Suudi Arabistan gerginliği, Nisan 2014’de Prens Bandar’ın Suudi istihbarat başkanlığından ayrılması ile yeni bir dönemece girdiği sinyallerini vermişti. 13 Mayıs’ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, İran Dışişleri Bakanını Riyad’a davet eden bir açıklama yaptı. 14 Mayıs 2014’de ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel Körfez İşbirliği Konseyi’nin Birinci Savunma İşbirliği Konseyi istişare toplantısına katılmak amacı ile Riyad’da iken Kral Abdullah adına bir dizi kararname yayınlayan Veliaht Prens Salman Suudi ordusunun üst düzey komuta kademesinde büyük değişiklikler yaptı. Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve iki yardımcısı, hava ve deniz kuvvetleri komutanları grevden alındı ve yerine yenileri atandı. Ayrılanlar arasında Suudi Arabistan’ın Suriye politikasının icracılarının olması da dikkat çekiyor. Değişiklikler ile Prens Bandar’ın Ortadoğu’da ABD ile ayrışan politikalar temsil eden kadrolar tasfiye edilmiş oldu.
Bu gelişmelerden çıkarılabilecek erken sonuç, Riyad’ın ABD ile uzun süreli bir gerginliği göze alamadığı ve bu politikayı temsil eden kadroları tasfiye ettiğidir. Zaten 2014’de Suudi Arabistan’ın Suriye’de muhaliflere verdiği askeri destekte bir azalma gerçekleşmiştir. Riyad, ABD ile uzlaşma çizgisine kaymaktadır. Bu Suudilerin Washington’un Mısır politikasını hemen kabul edecekleri anlamına gelmemektedir. Suriye’de ABD-Suudi politikaları, Washington’un istediği şekilde olacaktır. Riyad-Tahran yakınlaşmasının ilk adımlar atılmıştır. Suudi Arabistan-ABD ilişkilerindeki yeni şekillenmenin Ankara’nın Ortadoğu politikaları üzerinde de etkileri olacaktır.