Suni refah tez bitti...
Bir toplumun refah düzeyinin istikrar içinde artması, ancak ve ancak ekonominin üç ayağı 1- istikrarlı ve hızlı büyüme (Mal ve hizmet üretiminde reel artış), 2- istihdam artışı (işsizliğin azalması) ve 3- gelir dağılımında iyileşme ile sağlanır. Aksi halde sağlanan refah kalıcı olmaz.
Türkiye’de uzun dönemli bir istikrar olacak mı? Refah düzeyi arttı mı? Bunları görebilmek için ekonominin bu üç ayağının ne durumda olduğunu analiz etmek gerekir. Maalesef her üç ayakta, Türkiye’de refah düzeyindeki artışın geçici olduğunu, sıcak para ve dış borçlanmadan kaynaklandığını ortaya çıkarıyor.
1) Kalıcı bir büyüme sağlanamadı...
2000 -2013 büyüme oranları zikzaklı bir seyir gösteriyor... En yüksek büyüme 2004 yılında, yüzde 9.4 olarak sağlanmış. 2001’de -5.7 ve 2009 yılında - 4.8 şeklinde küçülme yaşanmış.
2002 -2012 yılları arasında, GSYH hasıla da ortalama büyüme oranı yüzde 5.07 olmuş... Fert başına GSYH da ise ortalama büyüme oranı 3.90 olmuş.
TÜİK’in GSYH rakamlarına göre hesaplarsak, AKP iktidarında ortalama büyüme oranı yüzde 5.07’dir. Bu ortalama oran gelişmekte olan ülkelerin altındadır. Kaldı ki 2012 sonrasında büyüme oranı da düşmeye başlamıştır. Halen yüzde 3 ve yüzde 4 olan büyüme oranları, dış borç ödeme kapasitesi için yeterli değildir.
Öte yandan, dolar cinsinden büyümenin, dolar değerindeki değişmelere bağlı olacağı açıktır. Söz gelimi 2013 yılında kur artışı nedeniyle dolar cinsinden GSYH, önceki yıla göre daha düşük çıkacaktır.
Toplam özel tasarrufların GSYH’ya oranı olan ortalama özel tasarruf oranı 2002 yılında yüzde 20’nin üstünde iken şimdi yüzde 13’e geriledi. Bu şartlarda yatırım yapmak dış kaynağa ihtiyaç var. Yani büyüme de dış kaynağa bağlandı. Dünyada ve bizde sermaye hareketlerinde yaşanan sorunlar , yatırımlarda ve ekonomide daralma getirecektir.
2) İşsizlik arttı...
2000 yılında işsizlik oranı yüzde 6.5 idi.. 2001 krizinde yüzde 8.4 oldu. Kriz yılında işsizliğin artması normaldir. Ne var ki, 2009 krizinde bu oran yüzde 14’e tırmandı. Nihayet 2003 -2013 arasında geçen 11 yılın ortalaması olarak işsizlik oranı yüzde 10.7 oldu. Ayrıca bu dönemde gençler arasında işsizlik oranı arttı.
İşsizliğin artmasında temel neden, uygulanmakta olan düşük kur politikası oldu. Düşük kur nedeniyle, iplik fabrikaları kapandı... İpliği ithal ettik. Deri fabrikaları kapandı deriyi ithal ettik. Pamuk üretimi geriledi, pamuğu ithal ettik. Halen sanayide kullanılan ithal ara malı ve ham madde oranı yüzde 72’dir. İhracat malları üretiminde kullanılan ithal ara malı girdi oranı da yüzde 80’dir. Bu şartlarda elbette ki işsiz sayısı ve işsizlik oranı artacaktır.
3) Gelir dağılımı bozuldu...
Gelir dağılımının ne kadar bozulduğunu veya ne kadar düzeldiğini ölçen teknik hesaplar vardır. Ancak en doğrusu ve anlaşılanı gözle görünen düzelme veya bozulmadır.
Bu anlamda, bizde zengin fakir farkının açıldığı hemen anlaşılıyor. Memur ve işçiye yalnızca enflasyon kadar ücret artışı yapılırken, büyümeden refah payı verilmiyor. Bazı yıllar verilen fark da refah artışını karşılamıyor.
Türkiye’de dolar milyarder sayısı, son on yılda Almanya’yı ve Japonya’yı geçti.
TÜİK’in 2011 yılına ilişkin gelir dağılımı araştırmasının ortaya koyduğu bazı önemli tespitler ise şöyledir: Nüfusun yüzde 16’dan biraz fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Nüfusun yüzde 62’sinin taksitli ödemesi ve borcu, yüzde 26’dan biraz fazlasının ise çok ağır borç yükü bulunuyor.