Süleyman Şah Türbesi bile!..
Türkiye’nin dış politikadaki, yanlış ve beceriksiz tutumundan ötürü, sınırları dışında kalan son toprak parçasını bile, hem de teröristlere yitirmek tehlikesi ile karşı karşıya kalması, herkesten önce baştakilere “utanç” vermesi icap ediyor.
Gerçekten de, “hayallerde kalan Kırım”, Kerkük, Irak’ın Kuzeyi’nin yanı sıra Kıbrıs üzerindeki haklarımızı teker teker kaybederken, bu sefer Suriye’de bulunan, “manevi” değeri büyük son Türk toprağını da koruyamamak, içine düşülen acı durumun “trajik” bir fotoğrafı oluyor.
Suriye’nin Halep kenti sınırlarında bulunan Süleyman Şah Türbesi, yaşanan yoğun çatışmalardan sonra bölgenin kontrolünün Özgür Suriye Ordusu’ndan (ÖSO) çıkıp Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) kontrolüne geçmesiyle saldırı tehdidiyle karşı karşıya buluyor.
Karakozak köyü yakınlarındaki Süleyman Şah Türbesi ve türbeyi korumakla görevli yaklaşık 25 askerden oluşan Türk birliği, kontrolü elinde tutan IŞİD güçlerinin ne yapacakları bilinmediği için tehdit altında ve teyakkuz halinde bekliyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yaptığı açıklamada; “Uluslararası kurallar gereği Türkiye toprağı. Her türlü tedbiri alma hakkımız var” diyebilmişse de, her hangi bir girişimin yapılmaması dikkatleri çekiyor.
Her ne kadar, Davutoğlu “Oraya dönük olarak ister rejimden, ister radikal gruplardan, ister başka bir yerden gelebilecek her türlü saldırı aynıyla mukabele görür ve o vatan toprağının savunması konusunda da Türkiye hiçbir tereddüt göstermeden her türlü tedbiri alır” diye “hamasi” cümleler sarf etmek zorunluluğunu duymuşsa da, bu yazının kaleme alındığı tarihe kadar tehdidin sürmesi endişe doğuruyor.
Silahlarını nereden sağladıkları bile şimdilerde araştırılması gereken “karışık” bir grubun, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, “kafa tutması” ve Davutoğlu’nun bunları “resmen” uyarması, uluslararası kuralları adeta zorluyor.
Oysa, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Fransız hakimiyetine geçmesine rağmen, 1921’de Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması’na göre Süleyman Şah Türbesi, Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edildi ve Türk askeri tarafından korunuyor.
Süleyman Şah’ın, Ertuğrul Gazi’nin babası, Osman Gazi’nin dedesi olduğu biliniyor.
Ne var ki bazen; Süleyman Şah, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile karıştırılıyor.
1973 yılında Suriye Hükümeti, Tabka Barajı’nın yapımının bitirileceğini ve türbenin sular altında kalacağını bildirmesi üzerine, türbe ve karakol Halep iline bağlı Karakozak Köyü’ndeki 10.096 metrekarelik yeni yerine taşınıyor.
Yani, nereden bakılırsa bakılsın Süleyman Şah Türbesi, şu anda sınırlarımız dışındaki tek Türk toprak parçası sayılıyor.
Böylesine bir konumdaki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi’nin “Irak Şam İslam Devleti” namı altındaki bir silahlı grubun kontrolüne girmesi ve her hangi bir sert girişimin yapılmaması Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmıyor.
Öte yandan, oluşan anormal seçim atmosferinin etkisi altında akıllara iktidarın başka girişimleri de geliyor.
Türkiye’nin Süleyman Şah Türbesi’ni, bir zamanlar desteklediği öne sürülen örgütün bir kolu olan “Irak Şam İslam Devleti”nden kurtarmak gerekçesiyle Suriye topraklarına girmesi ve böylelikle savaş ortamına gelinmesi düşüncesi bile endişe arz ediyor.
Zaten, 3. yılını aşan iç savaş yüzünden Suriye’nin içinde bulunduğu durum kaygı veriyor.
15 Mart 2011’de Dera’da bir grup öğrencinin okul duvarına “Halk re-ji-min yı-kıl-ma-sı-nı is-ti-yor” yaz-ma-sıy-la fi-ti-li-ni ateş-le-di-ği iç sa-vaş üç yı-lı ge-ri-de bı-rakıyor.
Suriye’de 3 yılda; 146 bin kişi hayatını kaybettiği, 3 milyon binanın ya yıkıldığı ya da ağır hasar gördüğü, yaklaşık 10 milyon insanın evlerinden olduğu, 2,5 milyon Suriyelinin komşu ülkelere sığındığı kaydediliyor.
Türkiye’deki kamplarda 700 bin, şehirlerde 200 bin Suriyeli kalıyor.
Sığınmacılar için, 2,5 milyar dolar harcadığımız sanılıyor.
Son Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi’nin, hiçbir politik oyuna alet edilmemesi gerekiyor.