Suçlular ayağa kalkın

Yas ilanıyla birlikte meydan Bilenler'e kaldı. Bir de Mevlit Kandili yayınlarına. Dualar şehidlerimizle birleşti. Gencecik aslanlarımızı kaybettik. Ölümsüzlüğe uğurladıklarımız arasında "iyi Beşiktaşlı" isimleri tanımam üzüntümü ikiye katladı. Kartal Yuvası'ndan Tunç Uncu'nun yanı sıra Güvenlik Şubesi Müdürü Fatih Karakurdu'nun ölümü göz pınarlarımı doldurdu. Can bedende durdukça, hep hüzünleneceğim.

Asırlık ihmal

Kader Tuzla'da Piyade eğitimi aldırıp Jandarma kurası çekmemi nasip etti. İlk görev yerim Gaziantep 22. Seyyar Jandarma Alayı oldu. İlginç rastlantı dayım 1936 İstanbul Harbiye mezunuydu. Bu dönemin tüm mezunlarının Jandarma olarak göreve atanması Dersim isyanından dolayı idi. Dayı-yeğen 37 yıl arayla kırmızı-lacivertleri takmıştık. Gaziantep'teki istihbarat subaylığım sırasında MP-5'ler geldi. Bunların Güneydoğu dağıtımına bire bir tanık oldum. Bugünün vilayeti Kilis, o dönem ilçeydi ve bize bağlıydı. Suriye içine parmak gibi giren ilginç yapılanması, taburunun 6 bölüğü olmasıydı. Yani, normalin iki fazlası. Bazı dikkatlileriniz son çatışmalarda duymuşsunuzdur; "Arpakesmez, Martavan gibi hudut karakollarını." Kuruluş amaçları sadece "kaçakçılıkla mücadele" idi. "Çal-çırp" müteahhitler inşa ettikleri demir ve çimentosuz binalarla beni şaşırtmışlardı. Bırakın mermiye dayanmayı, sapanla delik deşik edilecek yapılardı. Bunlardan en ünlüsü Arpakesmez idi. Ona yakıştırılan "Arpakesmez, Altınkeser"di. Anlayın gerisini. Kargamış'taki demir tren yolu köprüsüne çıkıp, Suriye tarafına defalarca seyrettim. "Kaçakçılık siloları" burnumuzun dibindeydi. Doğrudan Şam tarafından yönetilmekteydiler. Çay, kahve, hayvan ve diğer ince işler bunlar üstündendi.

Daha sonra başka bir göreve atandım ama girdiğim çatışmalardan çok, gözlemlerimi unutamam. Derme çatma binalarda unutulan birliklerin ihmaline, "1915'ten beri sürdürülen" Türkiye'yi bölme planları eklendi. Bugünlere geldik.

"Parmağını ver kolunu ister, kolunu ver gövdeni ister" planları yapanlara bir de "Çözüm Süreci" sunduk. Bölücülerin iştahını iyice kabarttık. "Sevr'i kaleme alan ülkelerin de". İran'da ilk Kürdistan devletini kuran kimdi? Molla Mustafa Barzani değil miydi? Tahran, İngiliz oyununu erken fark edip bunları kollarından tutup topraklarından attı. Şimdi de oğlu bu işi sürdürüyor. Fransızların dediği gibi "yavaş yavaş hızlı gidiyor". Üstelik arkasında hem ABD hem AB var. PKK'nın PYD ve YPG'ye dönüşmesi gibi. Yol farksız. "Kantonlar oluşturmak fikri" Müslim'in mi? Hesaplar kantonların birleştirilip, devlet dönüştürülmesi üzerine.

Duvarlar tamamlandı

Leyla Zana'ya Sakharov Ödülü verildiği gün gaflet uykusundan uyanmalıydık. Ne yapmıştı da "insanlık ve barış" adına bunu hak etmişti? Böylesine büyük psikolojik desteği sadece seyrettik. Bu kadının ilk defa PKK renkleriyle Meclis kürsüsüne çıkışını unutmadım. Son seçimde de Milletvekili yeminini çarpıttı. Deniz Baykal'ın ısrarına rağmen doğrusunu söylemeden aşağı indi, yerine oturdu.

Yüksekova'nın "uyuşturucu başkenti" olduğunu Norveç Gizli Servisi'nden öğrendik. İsviçre tipi evler ve önlerindeki son model araçlar -hepsi İstanbul plakalı- bizimkiler tarafından hiç mi fark edilmedi. Uyuşturucudan elde edilen paralar PKK'ya silah olarak döndü. Militanlara ödemeler bu kaynaktan sağlandı. Yandaş medyanın oluşturulması aynı şekildeydi. Anlayacağınız, bu bir bina yapımı ise dört duvar aynı yerden temin edildi. Bölgede çalışan şirketler, örgüte haraç verdiler. Bunu yapmayanların iş makineleri yakıldı. Son hamle olan çatıyı da dost ve müttefiklerimiz(!) oturtuyorlar. Diğer yandan da FETÖ'ye destek verip TSK'yı mahvetme hamlesini yine bu dostlarımız tezgahladı.

...

Öylesi bir kronoloji varken ekranlarda bazı konuşmacıları dehşetle izliyorum. Bir tanesini ilk defa gördüm; Ebru Canan Sokullu. Bu bayanın NTV'deki konuşmalarını dinlerken zorlandım. Kimleri savunduğunun farkında mıydı? Oğuz Haksever katılımcı seçerken biraz daha dikkatli olmak zorunda.

Çözüm önerileri

Devletin yapması gereken işler belli. "Uyuyan istihbarat"ı uyandıracaksınız. İstanbul'dan 20 bin liraya otomobil satın alınıyor. İçi patlayıcı dolduruluyor. Beleştepe'ye kadar getiriliyor. Soruyorum; istihbaratımız bu arada ne yapıyor?

İkinci öneri "Terörle Mücadele Enstitüleri"nin kurulması daha fazla geciktirilmemeli.

***

ÖZEL NOT:

Beklenen açıklama yapıldı. Asya'yı Avrupa'ya bağlayan tünelin adı Avrasya. Doğrusu da buydu. Esat Atalay'ı da kutluyorum.

Yazarın Diğer Yazıları