Suç işleyerek suçla mücadele!
İçişleri Bakanı'nın uyuşturucu satıcılarıyla ilgili olarak "bacaklarını kırın!" şeklindeki sözleri sert eleştirilere muhatap olmuştu. Yandaş medya unsurları, Soylu'nun bu söylemlerinin ne denli doğru olduğunu, az bile söylediğini, bu sözlerin etrafında toplanmak gerektiğini yazıp söylemeye başladılar.
Bu bağlamda Hıncal Uluç, "Kırın Bacaklarını o Alçakların...Yaşatmayın" başlığı altında şunları yazıyor: "İçişleri Bakanı, hem de nasıl kararlılık ifade eden 'Uyuşturucu satıcılarının bacaklarını kıracağız, kökünü kazıyacağız' sözleri etrafında toplanmamız gerekir...
Bakan Soylu'nun abartmış olduğunu bile söylemem.. 'Lafı amacını aşmış' hiç demem.. 'Okul önünde zehir satanın bacakları da, kafası da kırılacaktır...Uyuşturucu mafyası, insan değildir ki, İnsan Hakları olsun!'"
Kim insan kim değil?
Bu sözler kimin "insan" sayılacağı ya da sayılmayacağını ifade etmesi bakımından irdelenmeye değer. Uyuşturucu satanları birileri insandan saymazsa bir kısım insanlar da fuhuş ticareti yapanları, çocuklara cinsel tacizde bulunanları, kadına şiddet uygulayanları insandan saymaz! 'İnsan değiller ki insan haklarından yararlansınlar' söylemi bu bakımdan sorunlu ve tehlikelidir.
Doğrusu Hıncal Uluç'un yazdıkları, Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sının kahramanı Raskolnikov'un işlemeyi planladığı tefeci kocakarı cinayeti öncesinde kendisini cinayete ikna etmek için ileri sürdüğü şu sözleri akla getiriyor:
"Kocakarının paralarıyla yapılması ve düzeltilmesi elde olan yüzlerce, binlerce hayırlı iş ve girişimler var. Onlarca aile sefaletten, ahlak bozukluğuna uğramaktan, kötü yollara sürüklenmekten, zührevi hastalıklar hastanesine düşmekten kurtarılabilir!..
Öldür kocakarıyı, al parasını; sonra da bu parayı tüm insanlığın, herkesin yararına harca!. Yapacağın binlerce hayırlı işle bu ufacık cinayet unutturulamaz mı?
Bir hayata karşılık kötü yola sürüklenmekten, mahvolmaktan kurtarılacak binlerce hayat! Bu veremli, bu aptal, bu huysuz kocakarının yaşamının ne değeri olabilir ki?.. Herhalde bir bitin, bir hamam böceğinin hayatından daha değerli olmasa gerek!
Bir yanda değersiz, insanlığa yarardan çok zararı olan, niçin yaşadığını kendisi de bilmeyen, ölümün eşiğinde bir tefeci kocakarı; öte yanda yardım görmedikleri için boş yere harcanan körpe güçler...
Evet bir tek ölüme karşılık, binlerce hayat kurtulabilir."
İnsanlık düşmanı tefeci kocakarı öldürülürse binlerce insan kötü yola düşmekten kurtulacaktır. Çünkü onun hayatı bir bit, bir hamam böceği kadar değerlidir. Zihniyet bu...
Yandaş kafalar şunu öğrenmelidir ki, devletin eşkıyayla, devletin teröristle ya da devletin mafyayla mücadelesi; eşkıyanın eşkıyayla, mafyanın mafyayla, teröristin teröristle mücadelesine benzemez. Devlet şiddet tekeline sahip tek siyasi otoritedir. Bu şiddeti devlet adına kullananlar kurallara, yasalara ve anayasaya bağlıdır. Terör örgütleri, mafya, çete ya da organize suç örgütleri kuralsız şiddet uygularlar. "Çökmek", "ayak kırmak", "ayağa sıkmak", "yaşatmayın" gibi sözler onların söylemidir. Bu tabirlerin demokratik bir devletin bakanına yakışmayacağı gibi yasal ve anayasal üsluba da uygun değildir ve suçtur.
Gençliği zehirleyen uyuşturucu takımının yok edilmesi, ortadan kaldırılması şarttır ve gereklidir. Ama bunu kırarak, sıkarak ya da öldürerek değil yasalar neyi öngörüyorsa ona uygun biçimde davranarak yapmak gerekir. "Kırın bunların ayağını, suçu da bana atın" söylemi bir suçun bir başka suç işleyerek önlenmesini ön görmektedir ki, bu yanlış olmanın ötesinde suçtur.
Hayati, önemli ve değerli görülen amaçlar için kimseye durumdan vazife çıkartarak suç işleme özgürlüğü verilemez. Kimse de kimseyi devlet adına suç işlemeye teşvik edemez.
Doğrusu yandaş kalemlerin Soylu'nun söylemlerini savunmak uğruna darbeci, işkenceci gibi düşünmeleri dikkat çekicidir. "Onlar insan değil ki insan haklarından yararlansın" söylemiyle "asmayıp da besleyelim mi" söylemi arasında bir fark yoktur.