"Stratejik saldırı"ya karşı çözüm var!
"Çözüm için uluslararası arenada çaba yok!" Bu sözü söyleyen kişi Moskova merkezli Polit Kontakt Siyasi Araştırmalar Merkezi İcra Direktörü Andrei Medvedev...
Gerçi Medvedev bu ifadeleri Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin Ankara'daki toplantısında Ukrayna ve Suriye için kullandı ama Türkiye'nin terör meselesi için de geçerli!
Çünkü Başbakan Davutoğlu, "Birileri bu ateş çemberinin içine Türkiye'yi itmek istiyorsa, özellikle bölücü terör örgütü, DEAŞ, DHKP-C gibi örgütler ve arkasındaki güçler Türkiye'yi de böyle bir kadere duçar etmek gibi bir planları varsa..." diyor.
Davutoğlu, meselenin Türkiye'ye yönelik bir dış saldırı olduğunu ima ediyor. Tayyip Erdoğan da artık "Bizi Anadolu coğrafyasından söküp atmak isteyenler"den bahsediyor.
Öyleyse Türkiye'yi ateş çemberi içine itmek isteyen güçleri köşeye sıkıştıracak kararlar almak gerekmez mi?
***
Dağlıca'dan sonra Iğdır'daki saldırı, yine anneleri babaları eşleri, çocukları ağlatıyor. Bu tür saldırıların artarak devam edeceği anlaşılıyor. Zaten Cizre Belediye Başkanı'nın yabancı ajanslara "Türkiye'ye karşı bir iç savaş yürütüyoruz" dediği iddia ediliyor. Gerçek de bu!
Tayyip Erdoğan da "Çözüm Süreci'ni bunlar adeta Güneydoğu'da, kısmen Doğu'da kendileri için silâh stoklama süreci olarak değerlendirdiler" dediğine göre uygulanan politikaların temelden yanlış olduğunu kabul ediyor. Öyleyse asıl mücadele yöntemi, söz konusu örgütlerin dış desteğini kesmek değil midir?
Tabii bu kolay değil. Zira ABD, PKK'nın kolu olan PYD için "kara kuvvetlerimiz" diyor. PKK da artık şehir içlerinde stokladığı silahları ve daha önce ABD'nin Irak'taki ordu depolarından çalınmış veya satılmış gösterilen C-4 ve A-4 patlayıcıları kullanıyor. Almanya, açıktan PKK'ya destek veriyor!
ABD, IŞİD ile mücadeleyi 25 yıla yayacağını söylediğine göre bu meseleyi bölge ülkelerinin ve tabii ki Türkiye'nin haritasını değiştirene kadar sürdürmeyi planladığı anlaşılıyor. IŞİD'in savaşı yöneten elemanlarının Batı Avrupa ülkelerinden geldiği de biliniyor. Yani IŞİD, bölgenin kimyasını bozmak için tasarlanmış bir çözücü... Buna rağmen Türkiye'nin IŞİD'le mücadele gerekçesiyle İncirlik Üssü'nü ABD ve müttefiklerine açması, doğrudan bindiği dalı kesmek değil mi?
***
Bu olup bitenler aslında yıllar öncesinden öngörülüyordu.
1995 yılında Genelkurmay Başkanlığı'nın, "Politik-Askeri Durum Değerlendirmesi"nde şöyle deniliyordu:
Bölücü terör örgütü, halk ayaklanması stratejisine uygun olarak;
* İlk aşamada fikir oluşturmayı ve kadrolaşmayı da içeren hazırlıkların tamamlanmasını,
* İkinci aşamada silahlı propaganda, orta ve yüksek yoğunlukta terör eylemlerinin icra edildiği, stratejik savunmaya geçilmesini,
* Üçüncü aşamada, cepheleşme ve ordulaşmanın büyük ölçüde tamamlandığı, güvenlik güçleri ile örgüt arasında güç dengesinin sağlandığı, stratejik denge kurulmasına ulaşılmasını,
* Son aşamada ise yaygın halk hareketlerinin yer yer halk ayaklanmalarına dönüştüğü ve bölgedeki otoritenin örgüt lehine geliştiği stratejik saldırıya geçilmesini esas almıştır.
***
Terör örgütü şimdi de daha önce denediği gibi halk ayaklanmaları çıkarmak istiyor. Çözüm üretebilmek için bir taraftan devletin gücünü göstermek ama diğer taraftan dış politikayı bütünüyle değiştirmek ve bölge ülkeleri olan Suriye, Irak ve İran ile iş birliği yapmak gerekiyor.
Bu iş birliğini engelleyen, AKP iktidarının bugüne kadar sürdürdüğü Irak, Libya, Mısır ve Suriye politikalarıdır. Türkiye'yi yöneten siyasi kadro, bu ülkelerde hep kaybedenlerle iş birliği yaptığı için Türkiye'ye de kaybettirdi. BOP eş başkanlığının sonucu olan bu politikalar, artık millî güvenlik meselesi olmuş, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiştir.