Şevket Apuhan / Analiz
Ahmet Davutoğlu'nun danışmanlık, bakanlık ve başbakanlık dönemlerinde Türkiye'yi stratejik bir çukura ittiği artık apaçık bir gerçektir.
Fabrika açılışından, parti grup toplantılarına kadar her konuşmasına Ortadoğu'ya selamlar göndererek başlayan Davutoğlu'nun politikaları Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına şaplamış, bölgeyi haddinden fazla germiştir.
Ahmet Davutoğlu'nun 'Görevden alınmasıyla' birlikte eş zamanlı olarak bu gerçeğin geçte olsa farkına varan iktidar, kabiliyetleri doğrultusunda Türkiye'yi bu bataklıktan çıkarabilmek için mücadeleye koyulmuştur ancak bu şüphesiz hiç kolay olmayacaktır.
Türkiye bugün birden çok cephede, birden fazla düşmanla mücadele etmekte, asker ve polisimiz milli güvenliğimiz için canlarını feda ederken, ekonomik ve sosyal darbeler de toplumu sarsmaktadır.
Yapılmak istenen alçak 15 Temmuz Darbesi ve PKK’nın önce İstanbul ardından Kayseri eylemleriyle beraber, Halep temelli mezhepsel ayrılık senaryoları hiç şüphe yok ki aynı el tarafından yönetilmekte, Türk Devletinin bekası açıkça tehdit edilmektedir.
Bu zamana kadar yapılan yanlışların bize ne kadar pahalıya mal olduğu ortadır ve Türkiye kılıçtan keskin, kıldan ince bir yolda var olma savaşı verirken bulunduğumuz konum yeni yanlışlara asla müsait değildir.
Dış güçler, ülke içerisindeki fikir ayrılıklarının bir çatışma ortamı doğurması için ellerinden geleni yaparken, atılacak yanlış adımlar bizi bir arada tutan fay hatlarında derin kırılmalara sebebiyet verebilir.
Bu kırılmaların önüne geçmek için sosyal ve ekonomik tedbirler almak Türkiye'yi yönetenlerin görevi olduğu gibi, bu tedbirlerin toplumda hakim olması için çabalamakta bizlerin vatandaşlık görevidir.
Peki, kıymetli bilim adamı Mehmet Akif Okur'un dediği gibi "3 günlük değil, 3 bin yıllık yoldan gelen" milletimizin binlerce yıl daha Anadolu'da huzur ve refah içerisinde yaşaması için bugün nelere dikkat etmeliyiz? İlk akla gelenleri sıralayalım:
1- Zaman Atatürk'le uğraşma zamanı değildir. Atatürk'le uğraşmanın bize ne gibi bir faydası olabilir? İlla uğraşacaksanız ülkemiz düzlüğe çıktıktan sonra uğraşın, biz de sizinle mücadele edelim. Şimdi bu mücadelenin ne zamanıdır ne de böyle bir lüksümüz vardır.
2- Özellikle Batı Kamuoyunda olumsuz bir Türkiye algısı bir strateji dahilinde işlenmekte, Batı Kamuoyu adeta Türkiye üzerinde yapılacak bir operasyona hazırlanmaktadır. Böyle bir stratejiyle, karşısına daha güçlü planlarla çıkarak mücadele edebilirsiniz. Örneğin; ülkemize yerleşmiş, bu ülkede mutlu olan binlerce Batılı insan var. Bunların bir belgeselini çekecek paramız mı, bu belgeseli Batı Kamuoyunun gözüne sokacak imkanımız mı yok? Bu mesele küçümsenmeye gelmez, zira Avrupa'da insanların ne düşündüğü önemlidir.
3- Türkiye iktisadi olarak gerçekten zor durumda. Bu gerçeği kabul etmemek çözüm olamaz. Yatırımcıya güven verecek adımlar atılmalı. Bu güven olmadan bırakın Ülkeye para girişini, yastık altındaki parayı bile ekonomiye kazandıramazsınız. Bunun da ilk adımı hukuk sisteminin yenilenmesinden geçiyor.
4- Sosyal medyada yer alan bazı hesaplara erişim engeli sağlanmalı. Yüzbinlerce insan aynı anda sinirlenip, aynı anda kavgaya tutuşabiliyor. Profesyonel ajanların yönettiği 30 adet hesap, bir ülkeyi karıştırmaya yeter. Şimdilik 15 Temmuz'da milletin tokatını yiyenler bu işi yurt dışından gönüllü olarak yapıyorlar. Daha profesyonel kimliklerin, aramıza nifak tohumları ekmesi önlenmeli.
5- Sayın Cumhurbaşkanı elini vicdanına koymalı ve şu içerisinde bulunduğumuz zor günlerde bir referanduma gitmek ne kadar doğru kendisine sormalı. Zaten 2019'a kadar görevde kalacaksa, yani şimdi oylayacağımız referandum eğer halktan geçerse, ilgili seçimler 2019'da yapılacağına göre bu referandum şimdilik ertelenemez mi? Ülkemiz ateş çemberinden çıksa, biz de düze çıkmış, huzura kavuşmuş bir Türkiye'de, yapılmak istenilen sistem değişikliğine muhalefet etsek ne kaybederiz?