Soyulan ülkede oruç!
Muasır şair “Oruç Gazeli” yazmış. “Gazel” deyince elbette aruzla:
“Hakîkat gözlüğü takmış göze ferlik yaraşır / Namazın tâcı oruçtur, öze zorluk yaraşır // Güle bülbül yaraşır, aşkı sadâkat donatır / Donanıp yükselecek merde güzellik yaraşır // Hayâtın anlamı neymiş, çözecek hemderd hani / Beş vakit secde eden alna ecirlik yaraşır // Dövüşür kendini bilmez kişi rûben rûberû / Nefsi düzgün olanın sâyına erlik yaraşır // Ramazan mevsimi gelmiş, söze dirlik yaraşır / Şehsuvar der kavga dursun, bize birlik yaraşır”.
Gazel, muasır şair Lütfü Şehsuvaroğlu’nun...
“Ramazan mevsimi gelmiş, söze dirlik yaraşır / Şehsuvar der kavga dursun, bize birlik yaraşır” diyor ama ne dirliğimiz oldu, ne birliğimiz...
Düşünüyorum da, biz “din”i mi anlamadık yoksa “din” bu mu?
Hep kavga, hep kavga... Niçin?
Kur’ân-ı Kerîm’i okuyorum... Din bu değil!
“İslâmcı” bilinen insanlar Türkiye’de yönetimde. Aman Allah’ım! Hepsi idrâk yoksunu!
Pınarın başındayken küpleri dolduralım, diyorlar. Sıfırla sıfırla bitmiyor!
Soygunu “din”e de uydurmuşlar. Özel fetvacıları var.
“Hocam bir şeyler götüreceğiz, câiz midir?”
“Hayır için harcayacaksan elbette câizdir!”
“Hocam hayırsever bir iş adamı var. Soyuyor ama sonra hayır yapıyor. Onun işlerini kolaylaştırmak câiz mi?”
“Câiz... Câiz... Yeter ki hayır yapsın.”
“Hocam bir şey daha soracam... Hayırseverler, ’Sen devleti yönetiyorsun, fakir fukara da doyuracaksın, çok paraya ihtiyacın vardır; utanma, sıkılma... Al şunları, dediler, koli koli para gönderdiler. Evde koyacak yer bulamadım... Oğlanın evine taşıdım orada da yer kalmadı, kızın evi de yetmedi, mecburen bir şeyler alıp sıfırladım. Paralelciler bulur, millet yanlış anlar, diye hocam. Câiz mi?”
“Siz ne diyorsunuz! Elbette câizdir! Devleti yönetmek için irade gerektiği gibi, para da gerekir. Ülke devletin başındakinin mülküdür. İstediği gibi tasarruf onun hakkıdır!”
“Hocam, beni rahatlattınız.. Önümü bir kere daha açtın. Hayırseverden alıp hayır yapmaya devam edeceğim. Sevabımı katlayacağım.”
Bu yazdıklarım tabiî ki hayalî. Ama özü itibarıyla aynen yaşanmadığını iddia edebilir misiniz?
Ramazan boyu “din” siyasetin emrine verilecek... Nihat Hatipoğlu adlı biri. Bir ara Diyanet’te fetvacıydı sanırım. Şimdi “tatlı dilli” programcı...
Dini siyasete âlet eden bir başbakanı övgüde yarışa girdi. Her övgü nüfuz ticaretine de “fetva” manasına gelir. Şimdi ramazan boyu bir kanalda konuşup duracak.
N. Hatipoğlu ile bir parti lideri ister istemez yan yana düşünülecek. O övüyorsa din adınadır. O politikacının yaptığı her şey mubah, denecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi için iki aday yarışacak ve iki aday ramazan ayı boyu propaganda gezilerine çıkacak.
Nihat Hatipoğlu ve gibilerinin safı belli... Programlarında bir vesile bulacak, kayırdığı adayın vasıflarını sıralayacak.
Nihat Efendi! Eğer rüşvetçiye, hırsıza, yolsuza şirinlik edersen, Allah seni bildiği gibi yapsın!
Bu sözüm diğer din adına konuşanlar içinde geçerlidir.