Şok doktrini: Krizle rejim değiştirmek!
Dolar krizinin sadece bir Amerikan saldırısı olarak yorumlanması, eleştirilere sebep oluyor. Bana da bu yönde eleştiriler geliyor.
Bir eleştiride "Neden bir anda herkes 'AKP ne kadar yanlış yapmış olursa olsun arkasında durmalıyız' diyor. Amerika mı dedi 'al kredileri kendine 1400 odalı saray yap' diye? Neden istifa çağrısında bulunmuyorsunuz. Boks ringine çıktıysanız, bu rakip bana yumruk atıyor diye ağlanıp zırlanmaz. 'Ben neyi yanlış yaptım, neden gardımı almıyorum' diye düşünülür..." deniliyor.
Oysa ben açıkça "Krizin sorumlusu Dolar değil, AKP iktidarının, 16 yıldır sıcak para ile durumu idare etmesi, ithalat-ihracat açığını kapatmaya dönük bir üretim ekonomisi kurmaması ve eroin bağımlısı gibi Dolar'a ihtiyaç duymasıdır. Sıcak para muslukları kesilince, Türkiye ekonomisi bir defa daha karaya oturmuştur." diye yazdım.
Fakat sıcak para musluklarını da bir kesen var değil mi?
***
Dr. Mustafa Ataç da "aynı gemideyiz" diyenleri eleştiriyor:
"Bizler cumhuriyeti iki tane sarhoşun kurduğunu söyleyenlerle aynı gemide değiliz. Türk olmaktan mutlu olanlarız biz. Kindar değiliz! İspanya, Portekiz ve Yunanistan'ın hesapsız kitapsız konut ve inşaat politikaları nedeni ile iflasın eşiğine geldikleri belliyken sıcak parayı betona yatırarak Türk milletinin geleceğini ipotek altına alanlarla ayni gemide değiliz."
İyi de Türkiye gemisi kayalara çarparsa, herkes zarar görmeyecek mi?
***
Emre Kongar ise Cumhuriyet'teki yazısında "Kriz kimin işine yarıyor?" diye sordu ve şu önemli değerlendirmeyi yaptı:
"2007 yılından beri yaşadığımız siyasal ve ekonomik şok ve krizler, Erdoğan/AKP iktidarının işine yaradı...
İktidar bu krizleri fırsata çevirdi: Rejimi değiştirdi.
Cumhuriyet Pazar Dergi'nin 6 Nisan 2008 tarihli sayısında Z. Kalkandelen, Naomi Klein'in 'The Shock Doctrine' adlı kitabından hareketle, 'felaket kapitalizmi' adı verilen Neoemperyalizmin toplumlara nasıl dayatıldığını anlatıyordu:
'Cameron adlı bir CIA psikiyatristinin insanlara şok tedavisi uygulayarak belleklerini silip yeni bir insan yaratma deneyleri, Neoemperyalizmin şok yöntemiyle toplumlara uygulanıyor.
Önce savaşlar, terör saldırıları, darbeler, ekonomik krizler ve doğal afetler yoluyla toplumlarda şok yaratılıyor, sonra da bu şokun yarattığı korku ve düzensizlik ortamını kullanan politikacılar ve şirketler aracılığıyla ikinci şok olarak Neoemperyalizm dayatılıyor. Bunlara direnenlere, polis ve hapis baskıları ile üçüncü şok uygulanıyor.' "
***
Aslında ABD, 1929 buhranından beri Kongar'ın atıfta bulunduğu "şok doktrini" ile yönetiliyor. Türkiye'de "Amerikan Merkez Bankası" diye tanıtılan Federal Reserv, 1910 yılında Ceykıl adalarında bir araya gelen dönemin Yahudi zenginlerinin kurduğu özel bir bankadır. 1907, 1920 ve1929 buhranlarını da bu zenginler meydana getirdi. Borsa oyunlarıyla birinci krizde 5400 bankayı iflas ettirdiler. 1929 buhranında ise Federal Reserv yöneticilerinin sahip olduğu bankalar dışında, Amerikan işadamlarının oluşturduğu bütün bankalar ve bütün Amerikan ekonomisi çökertildi. Tarım arazileri de dahil ABD'deki bütün servet, Federal Reserv sahiplerinin eline geçti. Ondan sonra da Amerikan devletini, bu bankaya borçlandırmaya başladılar. Federal Reserv sahipleri, daha sonra bütün dünya ekonomisi ve siyasetine ağırlık koydu. 11 Eylül komplosuna, Afganistan ve Irak işgallerine, Suriye'deki iç savaşa karar veren güç, işte bu yapılanmadır!
Bilindiği gibi Türkiye'de de bankaların, büyük şirketlerin ve toprakların mülkiyeti de benzer krizlerden sonra değişti!
Turuncu devrim çetelerinin finansörü George Soros da 2008 Nisan ayında "Şu an hâlâ servet yıkımı zamanıdır" demişti! Türkiye'de bugün tam bir servet yıkımı yaşanıyor. Mülkiyet el değiştiriyor! Rejim değişikliği dayatılıyor. Kriz, bunun için çıkarılmış olmasın?