Siyasi cambazlık AKP'yi kurtarır mı?
Çocukluğumda, babam Zeytinburnu'nda görevliydi, biz de Tahsin amcamın evinde kiracı idik. Şimdi Reşit Galip İlköğretim Okulu'nun bulunduğu yer, o zamanlar Ülküspor ve Yıldızspor'un futbol sahasıydı. Yeşiltepe Kulubü'nün sahası ise Adliye'nin yeriydi.
Henüz lise mezunuyken Reşit Galip ilkokulu'nda bir aylığına vekil öğretmenlik de yaptım…
O sahada, "Boncuk" adlı sirk cambazı gösteri yapardı. Bir defasında ip üzerinde bisiklet kullanacağını ama paraları peşin toplayacağını söyledi. Söylediği gün herkes oraya hücum etti. Biraz gecikti ama lastikleri çıkarılmış bir bisikletle çıkageldi. İpte normal gösterisini yaptı. Bisiklet, direğin dibinde duruyordu. Yukarı da çıkardı. Cantları ipe yerleştirdi. Sonra birden halka hitaben sert bir konuşma yaptı, kimsenin para vermediğini bu şartlarda bisiklet gösterisini yapmayacağını söyledi.
***
Anketler, AKP'nin oylarının yüzde 28'de olduğunu gösteriyor. Tabii bu, kararsızların dağıtılmadığı durum. Buna 10 puan eklediğinizde yüzde 38 olur. Bu da birçok şehirde belediye başkanlığını kazanmaya yetebilir ama İstanbul ve Ankara'yı kaybettirebilir.
Peki MHP'nin oyları yerel seçimde AKP'yi kurtarabilir miydi? Tayyip Bey, bir hesap yaptı ve MHP oylarının, taş çatlasa ancak yarısının AKP'ye gelebileceğini önceki seçimlerden bildiği için bir planlama yaptı ve uygulamaya geçti.
Öncelikle, Güneydoğu'da kayyımlara devredilen HDP'li belediye başkanlarının yerine aynı partiden aday gösterilecek kişilerin seçilmesi halinde yine görevden alınacaklarını ilân etmekle işe başladı.
Oysa bir adayın terör örgütüyle bağlantısı varsa, Yüksek Seçim Kurulu tarafından adaylığının kabul edilmemesi gerekir. Zira YSK, her adaydan bu konuda savcılık belgesi istemektedir. Adli bir engeli bulunmayan herkes, şartları yerine getirmek kaydıyla aday olabilir. Seçildiği zaman da "Sen terör örgütüne üyesin, görevden alıyorum" diyebilmeniz için elinizde bir yargı kararı olması gerekir.
Fakat, halk arasında ve bölgede "Nasılsa seçeceğimiz adayı görevden alacaklar, o halde adayımızı HDP yerine AKP'ye yönlendirelim" fikri hasıl oldu. Zaten istenen de buydu. Nitekim, HDP yönetiminden, konu seçimler olmasa da "masaya oturalım" çağrısı geldi.
Fakat Güneydoğu'daki yerel seçim operasyonu, istenen sonucu verse bile AKP'yi kurtarmaya yetmiyor. Tek başına İstanbul seçimleri, AKP'nin de "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" dedikleri yeni rejimin de sonunun getirebilir?
Devlet Bahçeli, kısa bir zaman önce yeni sistemin oturması için özellikle İstanbul seçiminin kazanılması gerektiğini aksi halde, CHP'nin Erdoğan'ı istifaya davet edeceğini söylüyordu. Erdoğan da yerel seçimlerin sistemin sağlama alınması bakımından çok önemli olduğunu ifade etti.
O halde ne yapmak gerekiyordu? Uzun lafın kısası, HDP seçmeninin oyunu almak gerekiyordu. Bunun için de bir tartışma, bir polemik lazımdı. Danıştay'ın "Andımız" kararı, Erdoğan'a bu fırsatı verdi. Fakat bu defa çelik halat üzerinde yürürken elindeki denge sopasının bir ucunda Türklük bir ucunda Kürtlük var. Biri ağır bassa, dengesi bozulacak ve düşecek!
Erdoğan, bir taraftan Bekir Bozdağ'ı ağlatarak Kürt kökenli seçmene mesaj veriyor, diğer taraftan da "Andımız"ın yerine de İstiklâl Marşı'nı ikame ederek ve "Türküm ama Türkçü değilim" gibi, "Orhun Anıtları'nın yolunu yaptık, Gagauzlarla ilgilendik" gibi sözlerle de kendi tabanının kaybetmemeye çalışıyor!
Böyle bir politika takip etmeye karar verdiği için de Bahçeli'nin af önerisini kestirip attı. Bahçeli'nin "Yerel seçimde ittifak yok" demesini sağladı. Kendisi de "Madem öyle herkes kendi yoluna" dedi. Kısa bir süre sonra ise iki taraf da Cumhur ittifakının devam edeceğini söyledi.
Aslında Cemal Enginyurt, ittifak aleyhinde konuşmalar yapıyordu zaten. Bu konuşmaları Bahçeli'nin bilgisi dışında yaptığını kimse söyleyemez herhalde.
***
Türkiye meydanında resmen bir siyasi cambazlık yapılıyor. Fakat, Boncuk'un bisiklet gösterisinden vazgeçmesi gibi bir oyunla karşı karşıyayız.