Siyaset ve müziğin babaları
Yıllarca ön planda görmeye alıştık. Bir FETÖ organizasyonu sonucu kendi kendini pasifize etme moduna girdi. Önce parti başkanlığını bıraktı. Sonra aktif siyasette vites küçülttü. Yakın dönemin "ikileme seçimi"yle yeniden ön plana çıkar gibi. Devlet Bahçeli engellemese Meclis Başkanlığı -Cumhurbaşkanı Vekili- kartviziti bastıracaktı. Yıllar yılı omuzladığı partisi bile ön seçim tezgahıyla ikinci sıraya indirdi. Hem de kendi ili Antalya'da. O arada demeçleri manşetlerden tek sütuna dönüştürülmüştü.
Tarafsız Bölge'de görünce hemen televizyonun önüne kuruldum. Anadan Ak Partili doğma Abdulkadir Selvi ile sonradan olma Hande Fırat'ın "ağaçkakan soruları"na rağmen Baykal iyiydi. Baştaki tutuk halini paslanmışlığına verdik. Neyse ki sonradan açıldı.
...
Millî Eğitim'deki müdahalelerin yanlışlığına değindi. Köklü liselerdeki yeni organizasyonları tenkit ederken Kuleli'yi unutmadı. Askeri sağlık tesislerinin -Gülhane- el değiştirmesini ağır şekilde kınadı. En önemli vurgusu ise "Başkanlık Sistemi'ne karşıyım" oldu. Sebepleri sıralarken, Cumhurbaşkanı'nın danışmanlarının icraat ve söylevlerinden örnekler verdi. Deniz Baykal, hayatımın hiçbir döneminde oyumu alamadı. Ancak beğendiğim bir politikacıdır. Sempatimin iki ana nedeni var. Biri bu ülkenin pek çok ferdinin ortak yargısı; "çapkın politikacı sevilir". Kimileri kızsa da, bu gerçektir. Merhum Adnan Menderes'ten başlayarak epey ismi sıralayabilirim. Hatta sınırlarımız dışına çıkarak bir başka Akdenizli ülke İtalya'dan birini listeye dahil edebilirim; Berlusconi. Sanırım bu ad yeterli. Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'ne yani Clinton'ın maceralarına kadar uzanmaya gerek yok.
...
Deniz Baykal istifa etmeseydi, CHP bugünkü konumundan epey ileride olacaktı. En azından sayısal anlamda daha fazlaydı. Sezgin Tanrıkulu gibi "HDP kafalı" isimler Parlamentoya giremezdi. Genel Başkan Yardımcılığını rüyalarında bile göremezlerdi. Baykal'ın asla değişmeyen özelliklerinden biri, belki de en önemlisi "Bu ülkeyi ayrışmaya götürebilecek" her akım ve kişiye kapalı olmasıdır. Böylesi eski toprak politikacılara her zaman ihtiyacımız var.
Bir başka Baba
aHaber'de "Bir Portre" yazısını görünce takıldım. Müslüm Gürses vardı. 3 Mart 2013'te kaybettiğimize göre programın yeni olduğunu sanmıyorum. Yine de seyrettim. Onun seslendirdiği "Sevda Yüklü Kervanlar"ı ilk dinlediğimde yıl 1969'du. Merhum Oya Aydoğan'la oynadığı film İsyankâr'a seyretmeye değil, değişik sesini dinlemek için gittim. "Bir bilete bir jilet" esprileri gerçeğe dönüşmüştü. Onun sıkı takipçisi büyükelçiler bile çıktı. Ancak benim de içinde olduğum üç hayranı, aynı medya grubundandık. Türk spor basınının duayeni ve eğitimci Turgay Renklikurt, Kenan Işık -Allah sağlık versin- ve Bendeniz, "Müslüm Baba Fanları" idik. Arabalarımızda CD'leri set halinde bulunuyordu. Işık "Müslüm kaside bile okur" dediğinde Turgay Hoca "Ezan da" diye destek vermişti. Nitekim aynı yılın bir ramazan günü ezan okuduğuna tüm Türkiye tanık oldu.
...
Entel-dantel'lerin müdavim olduğu ünlü kulüplerde Müslüm Gürses geceleri başladı. Sosyetenin baş tacı haline geldi. Paramparça'yı Teoman'dan daha güzel yorumladı. Neyi dillendirse liste başı idi. Eğitimi yoktu ama Allah vergisi gırtlak ve yoruma sahipti. Kalp ameliyatı ve uzun süren -4 ay- bir bekleyiş sonunda kaybettik. Zaman zaman TRT Müzik'in "Arabesk"inde fark edince elimdeki işi bırakıp dikkat kesiliyorum. Refleks olarak yüzüme dokunup sakalım uzamış mı diye kontrol ediyorum. Sevgili kardeşim Kenan Işık'a şifa dileklerimi, Turgay Renklikurt ağabeyime saygılarımı yolluyorum.
Kayda aldıklarım
O Ses Türkiye hayranları Pazartesi akşamı şaşırdılar. Baştan sona eski yayınlardan kolaj yapılmıştı. "Yeni bölüm az sonra" yazısını göremeyince durumu hemen anladım. Bayram tatili, jüriyi çeşitli turistik tesislere göndermişti. Biraz dikkatliler zaten gazetelerdeki program ilanlarını görmüşlerdi. Jüridekiler de haklı. İyi para alabildikleri böylesi kaç gün var?
...
CNNTÜRK, 4.5G faciasını sürdürmekte kararlı. Cumhuriyet gazetesindeki gelişmeleri Hatice Demircan'dan takip ederken, her zamanki gibi görüntü dağıldı. Bir başka ekranda da genç muhabir "Cumhuriyet'in Genel Yayın Müdürü Uğur Dündar" diyordu. Musa Kart'ın gözaltına alınanlar arasında olduğunu görünce şaşırdım. Musa bir karikatürist. Üstelik dünyanın en kibar insanlarından. Onunla bir de ortak yanımız var. Göz ameliyatlarımızı peş peşe olduk. Bu defa geçmiş olsun dileğimi başka anlamda tekrarlıyorum.