Siyaset, spor ve Soçi Olimpiyatları
Olimpiyatların temeli, Yunan mitolojisine göre milattan önceye dayanmaktadır. Bugünkü anlamda ilk olimpiyat 1896’da Yunanistan’da yapılmıştır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları hariç her dört yılda bir tekrarlanmıştır. İlk kadın yarışmacı 1924 yaz olimpiyatlarında katılmıştır. Kış olimpiyatları da 1924 yılında başlamıştır. Olimpiyatları başlatan fikrin sahibi ve ilk Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ni 1894 yılında kuran Fransız Baron Pierre De Coubertin’dir. Kurucu Baron’un amacı ulusların savaşlarda birbirlerini yenme yarışını spor müsabakalarında yapmalarını sağlamaktır. Ona göre bu daha insancıldır ve sportif buluşmalar barışı teşvik eder. Bu nedenle uluslararası spor yarışmalarının temelinde barış ve dostluk vardır. Ancak ülkeler barış içinde de olsa spor yarışmaları marifetiyle birbirlerine gövde gösterisi yapmaktan geri durmamıştır. Yarışmalarda başarılı olmak bir itibar ve güç sembolü haline gelmiştir. Özellikle Soğuk Savaş döneminde bloklar arası bir güç gösterisi mahiyetinde geçmiştir. Doğu Bloku sporcularının Batılı ülkelere yarışma için geldiklerinde sığınma olayları ve casus hikayeleri çok merak toplardı. Bu örneklerden birisi de Bulgar vatandaşı ünlü halterci, Türk kökenli Naim Süleymanoğlu’nun Türkiye’ye sığınmasıdır. 1990 sonrası bu olaylar artık yaşanmamaktadır. Günümüzde olimpiyat oyunlarının organizasyonunu almak ve çok iyi organize etmek de artık bir gösteriş ve itibar elde etme vesilesi olmuştur, bunun için de zengin olmak, diplomatik ve politik güce sahip olmak gerekmektedir.
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, Soğuk Savaş anlayışıyla olimpiyatları ülkesinde organize etmek için bizzat uğraştı ve organizasyonu da bir gövde gösterisi, bir itibar vesilesi yaptı. Ancak başta ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa olmak üzere Batılı ülkeler Putin’in başarılı olmaması için ellerinden geleni yaptılar. Hiç birisi açılış törenine başkan ve başbakan seviyesinde katılmadı. Gerekçeleri ise Rusya’da insan hakları ihlalleri. Rusya karşıtı politikalarını insan haklarını öne sürerek hem uluslararası beğeni toplamayı hem de Putin’i cezalandırmayı amaçlamaktadırlar. Bir başka ifadeyle hasımlıklarını ve rekabetlerini insan haklarıyla kutsamaktadırlar. Putin ile çeşitli platformlarda görüşmekten imtina etmeyen Batılılar Rusya’yı itibarsızlaştırmak için olimpiyatların açılışını kullanmışlardır. Bu davranış aslında bir ilk değildir. Zira 1980 olimpiyatlarını da o zamanki adıyla Sovyetler Birliği organize etmişti ve 1979 Afganistan Rus işgali nedeniyle de Batılılar boykot etmişlerdi. Putin inat etti ve ciddi bir spor alt yapısı olmayan ve hatta Karadeniz kıyısında bulunan, çok az kar alan Soçi’de olimpiyat organize etmiştir. Bütün spor sahalarını yapmakla kalmamış aynı zamanda oteller, sosyal tesisler, 400 km. yol, 77 köprü ve 12 tünel inşa etmişler. Ama Batı basını Rus otelleri ve organizasyonuyla alay etmekten geri kalmamıştır. İtibarsızlaştırmak için her hatayı kullanmaktadırlar. Bir odada iki tuvalet taşı, musluk sularının rengi, perdeler, kapı tokmakları ve prizlerin yatak başından uzakta olması, güvenlik güçlerinin sporculara ve izleyenlere karşı tavırları gibi.
Soçi Olimpiyatları, 50 milyar dolarla dünyanın en pahalı olimpiyatı unvanını almıştır. Güvenlik için 100.000 asker ve 40.000 polis görevli ile rekor kırmıştır. 85 ülke 2900 sporcu ile katılmaktadır. 15 farklı disiplinde yarışma yapılmaktadır. Bütün ülke liderleri davet edilmesine rağmen Çin, Ukrayna ve Türkiye’den üst düzey katılım olmuştur. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Thomas Bach açılış konuşmasında dünya liderlerine çağrı yaparak “Sorunlarınızı barış içinde ve doğrudan ele alın, bir atletin sırtında değil” diyerek olimpiyatlara hakim olan siyasi atmosferden memnun olmadığını belirtmiştir. Spor ve siyaset platformları farklı karakter taşırlar ve bir arada olmaması gerekir. Barış, kazanılması zor, kaybedilmesi kolay bir değerdir. Her ulusun kendi sorumluluğunu bilmesi gerekir. Özellikle de uluslararası önemli aktörler. Soçi Olimpiyatları, barış görevini yerine getirdi mi bilmiyoruz. Eğer cevabımız hayırsa bu sorumluluk sadece Rusya’ya değil Batı’ya da aittir.