Sıra Kerkük petrolünün yağmalanmasında mı?..

Peşmergebaşının Kuzey Irak'ta bütün ihtarlara hatta tehditlere rağmen gerçekleştirdiği hukuk dışı "referandum"un gerçek tahribatı başlamamış bulunuyor.

Üstelik; İsrail'in açık seçik, ABD'nin de örtülü desteğine rağmen Irak'ın Kuzey'inde hiçbir zaman; güven, barış ve refahın sağlanamayacağı da biliniyor.

Her ne kadar, ABD'nin desteklediği PYD'nin Irak'ın Kuzey'ini "istila" etme planları yavaş yavaş kozmik kasalardan yeniden çıkarılırken yani Türkiye'ye büyük bir tehdit hatta düşman yaratılmaya çalışılırken, bölgede asıl sorunların başında, "Kerkük petrolü" olduğu zihinleri kurcalıyor.

Acı da olsa gerçekler ne yazık ki, önümüze çıkıyor.

Aslında Irak'ın kuzeyinde, öteden beri, tarihi trajedi yaşanıyor.

Soydaşlarımızın toprakları, evleri, dükkânları, otomobilleri bir bir ellerinden alınıyor.

Hiçbir Türkmen yüksek derecede bir memurluğa yahut güvenlik elemanlığına kabul edilmiyor.

Üstelik Irak, hatta İran, Suriye ve ne acıdır ki Türkiye'den getirilen Peşmergeler Kerkük ve civarına yerleştirilerek, bölgenin nüfus yapısı bozuluyordu.

Başta ABD olmak üzere, İngiltere ve İsrail tarafından desteklenen ve bu üç devletten "askerî" dahil olmak üzere, "maddî" yardım alan Peşmerge yönetiminin, gün geçtikçe Türkmen kardeşlerimize hayatı daha da zehir edeceği anlaşılıyor.

Zaten Amerikalılar bile Barzani'nin "Kürt devleti" sevdası yüzünden Irak'ın "resmen" üçe bölüneceğini artık itiraf ediyor.

Bu arada, Suriye'de çıkarılan isyanların da temelinde, komşu ülke topraklarından sonu sahile ulaşan bir parçanın alınmasını sağlayarak, Peşmergeleri denize ulaştırmak olduğunun yattığı iddia ediliyor.

Ne var ki, Barzani'nin hayalindeki "Kürt devleti"nin kuruluşunun ise, bölgede hele Türkiye tarafından hiç de kabul edilemeyeceği uyarıları yapılıyor.

Her şeyden önce, Kerkük'ün ve Türkmenlerin geleceğini sadece horyatlarda bırakmayarak acil ve hayati önlemler alınması gerekiyor.

Artık, Türkmenlerin can güvenliği her şeyin ötesinde geliyor.

Eğer, Türkiye'nin "cesur" bir yaklaşımı olmazsa, daha çok Telaferler yaşamak kaçınılmaz bir durum gösteriyor.

Resmi rakamlar Kerkük'ün dünya petrol rezervinin yüzde 7,5'ine sahip olduğunu onaylıyor.

ABD işgalinden sonra, Irak'ta ölenlerin sayısının 1 milyondan fazla ve 4 milyon Iraklının ise yerinden yurdundan olduğu biliniyor.

Kerkük'te şimdiye kadar yaşanan dram ve soydaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları imha operasyonu, her şeyi açık açık anlatıyor.

Şimdi ise Peşmergebaşının hukuksuz referandumuyla, soydaşlarımızın daha da cenderede sıkışacağı belli oluyor.

Oysa, artık Türkiye'nin özellikle Kerkük'e müdahale hakkı doğal olarak doğuyor.

Temel atılıyor

1958, Irak'ta Abdülkerim Kasım tarafından gerçekleştirilen kanlı askeri darbe, Kral ve Nuri Sait gibi şahsiyetleri ortadan kaldırırken dünyada eşine az rastlanan bir Kerkük soykırımı tarihe geçiyor.

Molla Mustafa Barzani'nin silahlarla donatıp hazırladığı Türk düşmanlığının, Türk kanının döküldüğü 'ŞUM', 14 Temmuz'da yapılıyor.

Türkiye yine bihaber, dünya yine suskun kalıyor.

1990, Saddam Kuveyt'i işgal ediyor.

Ve olanlar, ondan sonra biri birini izliyor.

BOP'un Irak'ın işgali ile fiili uygulamasına geçiliyor.

1. Körfez Savaşı'nda, yapay olarak göç yaratılıyor.

Yapay Irak muhalefeti destekleniyor.

Kürtlere yarayan şekilde silahlandırılıyor, arkasından güvenli bölge, İncirlik'ten kalkan uçaklarla korunuyor.

ABD'nin sevk ve idaresinde Çekiç Güç kuvvetleri ve ABD'nin Wilson prensiplerinde istediği, Sevr'de senatosundan geçirilen Kürdistan'ın temelleri atılmış oluyor.

25 Nisan 1995 tarihinde diğer siyasi kuruluşların da tek çatı altında hizmet etmeleri amacı ile merkezi Erbil'de ITC. (Irak Türkmen Cephesi) kuruluyor.

10 Nisan'da, Kerkük de Kürtler tarafından işgal ediliyordu.

Kürtler, Kerkük'ün bütün resmi dairelerine el koyup, tapu, nüfus dairelerini yakıp yağmalıyordu.

Yerel yönetim seçimlerinde de Kürtler çoğunluk sağlarken, Türkmenler azınlıkta kalıyor.

Ne hazindir ki; Türkiye, Türk varlığını ticaret zihniyetine bağlıyor.

Ancak, sıra Kerkük petrolünün yağmalanmasında görünüyor.

Ne de olsa denize ulaşacak stratejik mevki kazanmak artık ABD ve İsrail için en büyük hedef...

Yazarın Diğer Yazıları