Silah sanal, cinayet gerçek!..
"İstanbul adresli bir iş yerinden 'kapıda ödemeli' olarak gönderilen tüfeğin 475 TL ödenmek suretiyle Saddam Korkmaz tarafından 14 Aralık 2017'de kargo şirketinden teslim alındığı, tüfeği gönderen adresin hayali olduğu, kargo şirketinde adı kayıtlı B.A. hakkında ise 31 Mayıs 2016 tarihinde 'silah ticareti' yapmak suçundan İstanbul'da işlem yapıldığı!.."
Nerede yaşanmış yukarıda anlatılanlar acaba?.. Teksas'ta mı, pazarlarında silahın kelepir, merminin ise kiloyla satıldığı Kuzey Irak topraklarında mı, yoksa Afganistan'ın Tora Bora'sında mı?..
Bu nasıl bir rezalettir, bu nasıl bir gaflettir ve en önemlisi de devletin varlığı adına bu nasıl utanç verici bir başıboşluktur böyle?..
Baksanıza; arabasında trafik magandalarına karşı sopa (!) taşımak zorunda kalan sürücüler hakkında bile işlem yapılan bir ülkede, internet üzerinden ağır silahlar satılıyor ve kürsüye her çıktığında siyasileri adeta tehdit eden İçişleri Bakanı kılını kıpırdatmıyor...
Peki; sanal kışkırtıcılığa ve azmettiriciliğe ses çıkartılmayınca neler yaşanıyor bu ülkede?.. Google'a "pompalı tüfek" ve "cinayet" yazın da görün, internet üzerinden silahlanmanın son üç yılda kaç katliama yol açtığını...
İşte yazının başında yer verdiğimiz internet tetikçiliğinin (!) yol açtığı son katliamla ilgili Antalya polisinin açıklamaları;
"Antalya'nın Konyaaltı ilçesinde çalıştığı restoranda işten çıkartılan 26 yaşındaki Saddam Korkmaz, iş yeri sahibi Gani Kocabaş, restoran çalışanı Şenol Öztaş ve gıda mühendisi Gizem Ege'yi pompalı tüfekle öldürdükten sonra intihar etti..."
***
Ürküten sivil ordu!..
Antalya'daki son katliam da gösteriyor ki, Türkiye'de silahlanma açısından çok karanlık ve çok tehlikeli olaylar yaşanıyor...
2017 yılının silahlanma rakamları yok ama Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Dairesi'nin 2016 verilerine göre, (15 Temmuz darbesinin yaşandığı) bir yıl içinde polis bölgesinden çıkartılan ruhsat sayısı "688 bin 843"e ulaşmış!..
Umut Vakfı'nın verilerine göre ise Türkiye'de yalnızca 2016 yılında yaşanan 2.720 bireysel silahlı saldırı olayında 2056 kişi yaşamını yitirmiş, 1.961 kişi de yaralanmış...
İçişleri Bakanlığı'nın Kasım ayında yaptığı açıklamaya göre, son 23 ayda, 1 milyon 629 bin 587'si yivsiz tüfek ve 704 bin 111'i tabanca olmak üzere toplam 2 milyon 333 bin 698 silah ruhsatlandırılmış...
Bakanlığa göre, geçen yıl 26 bin 818 olayda ateşli silah kullanılmış... 2017 yılının 10 ayında ateşli silahlarla 23 bin 498 olay meydana gelmiş, ele geçirilen 10 bin 790 silahın yüzde 12,9'u ruhsatlı, yüzde 87,1'i ise ruhsatsızmış...
Peki; CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker'in Mart ayı başında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği şu soru önergesine yanıt verildi mi acaba?.. Demişti ki Göker;
"Son yıllarda ruhsatlı silah satışlarının azalmasının karşısında, ruhsatsız silah satışlarının patlama yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?.. Yaşanan şiddet olaylarının azaltılabilmesi ve insanların silaha ulaşmalarının zorlaştırılması için gerekli yasal düzenleme ile ilgili bakanlığınızca yapılan bir çalışma var mıdır?.."
Devlet internet üzerinden silahlanma furyasını izlemeye devam etsin ama biz Antalya'daki son vahşi katliamdan yola çıkarak bir kez daha soralım;
Türkiye'de internet üzerinden de yaygınlaşan silahlanma furyasının asıl amacı nedir?.. Kim ya da kimler teşvik ediyor bireysel silahlanmayı?..
Ürkütücü boyutlara ulaşan silahlanma örgütlenmesi, terör ya da "darbe" olasılığına karşı bir devlet politikası mı, yoksa ülkede birileri gizlice "milis yapı" ya da "paralel ordu" mu kurduruyor?..
Akşener'in dokunduğu yara!..
Dünyanın en verimli arazileri, en temiz su kaynakları, en güzel denizleri, en büyük kumsalları ve uçsuz bucaksız zümrüt ormanları bu ülkede...
Tarih, kültür, sanat varlıkları, doğal güzellikleri ve folklorik çeşitlilik açısından da ne ararsan var Anadolu topraklarında...
Her açıdan çok zengin kaynakları var bu ülkenin... Sanayiye dönüşmemiş yeraltı varlıkları, bin bir rezalete rağmen umut arayan güzel insanları ve soylu bir geçmişi var bu ülkenin...
Saman ithal edilse de, hayvancılık ve tarım öldürülse de, dayatılan bütün sosyo-ekonomik erozyon ve kıyıma rağmen, meyvesi-sebzesi, ekmeği-suyu bol bu memleketin...
Peki; bu ülkeyi üretim açısından körelten, kaynaklarını yağmalatan, insanını varlık içinde yokluğa mahkûm eden, yoksulla zengin arasındaki uçurumu büyüten kimler?..
Yanıtını herkes biliyor bu sorunun; 1980 sonrası yozlaşarak ülke kaynaklarını atıl duruma getiren ve son 15 yılda ise adeta özelleştirme-yolsuzluk-rüşvet çarkıyla çöküşü hızlandıran siyaset anlayışıdır suçlu olan...
Velhasıl, asıl mesele siyasetin ahlakının olmamasıdır bu ülkede... Kamu kurumlarından bakanlara, belediyelerden vekillere, memurlardan bürokratlara kadar sistemin bütün figürleri rüşvet ve yolsuzlukla anılırken, siyasetin kirliliği de büyümeye devam ediyor...
Ve ne yazık ki siyasal seçeneksizlik de devlet kemiren bu kör çarkın dişlilerini parlatıyor!.. İşte bu ortamda "çözüm nerede" peki?..
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in önceki gün Sivas gezisinde yaptığı konuşmadaki kimi önemli saptamalar, yukarıda resmedilen kaosun dağılmasına ışık yakarcasına anlamlı ve etkiliydi... Dedi ki Sayın Akşener;
"Soyulmadan, talan edilmeden, dolandırılmadan, kandırılmadan bir ülke yönetilebilir..."
İYİ Parti lideri, toplumu son yıllarda isyan ettiren en önemli yaraya dikkat çekmiş... Hiç kuşkunuz olmasın, işte o kangrenleşmiş yara AKP'yi eritecek...