Sıfırlanan parada yoksul kadının hakkı
Gerçekten yürek burkan bir görüntü... Başörtülü bir kadın... Çöp kutusunda yiyecek arıyor.
Kadın kapı kapı dolaşmıyor, bir köşede el açmıyor... Artık arıyor... Belki bir insanın, belki bir köpeğin ağzından arta kalanları...
Çaresiz insan... Kendisi için çöplük deşmiyor... Çocukları vardır.
Fak-Fuk-Fon’a gitti; vermediler mi? Belediyeye gitti; kapı dışarı mı ettiler?
Belki gitmedi... Belki gitti kendisini anlatamadı... Hemen önündeki yolda bu ülkenin bir başka insanları yolsuzluğu, hırsızlığı, rüşveti protesto ediyorlar. Ellerinde koca bir pankart: “Hırsızlığa, yolsuzluğa artık yeter! Bu pisliği halk temizleyecek.”
Ve halkın yoksul bir ferdi yürüyenlerin şaşkın bakışları altında çöp kutusunu temizliyor!
Galatasaray-Chelsea maçı... Önceki gün oynandı. Bir grup seyirci tribünde pankart açıyor: “Alo babacığım! Hırsız var!”
“Babacığım” hitabını çok severim. Biz Anadolu çocuğuyuz... “Babacığım” demezdik. Benim iki büyük kızım Başbakan’ın kızlarının yaşlarında... Hemen her gün telefonlaşırız. Her “babacığım” deyişlerinde hani “Yüreğimin yağı erir.” derler ya... Öyle... Her baba gibi muhakkak Recep T. Erdoğan da çocuklarının sevecen hitaplarından hislenir.
Çocuklarım “Alo babacığım” dediklerinde ister istemez irkileceğim... Kendimi toparlamam zaman alacak.
R. T. Erdoğan’ın oğluyla “evdeki paraları sıfırlama” konuşmasında, oğul ne kadar içten “babacığım” diyordu. Nasıl bir güven duyuyordu ve yaptığı işin ne kadar meşru olduğunu düşünüyordu.
Bir tarafta çöplükte artık arayan kadın ve “Hırsızlığa, yolsuzluğa artık yeter!” pankartıyla yürüyen insanlar...
Diğer tarafta ise “Alo babacığım”la iki günde, liralardan, dolarlardan eurolardan ancak temizlenebilen ev...
Bir yerde yokluk...
Bir yerde varlık...
“Sıfırlanan para” da o çöpten artık toplayan kadının hakkı yok mu dersiniz?
Romancı Emine Şenlikoğlu, “Zekât parası toplamıştır.” diyor... Yoksullara verecekmiş büyük ihtimal... “Patron”a toz kondurmak istemiyor. O yoksul kadını arar bulur, zekâttan pay verir mi?
Önce sormak gerekir: “Zekât kimlerden toplanmıştır ve niçin kendisi toplamıştır?”
Emine Şenlikoğlu’nun te’vili de, bizim sorularımız da zırva...
“Minare” ve “kılıf” orantısız...
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı olmuş biri, teknik araştırmayı bir an önce başlatacağına “Ben, o ses kayıtlarını ilk dinlediğimde çok açık bir montaj olduğunu hissettim.” diyebiliyor.
Senin hissettiğini ben niye hissetmiyorum!
“İlim” kuşkudur. “Kuşku”suz ilim olmaz!
Sonraki telefon kayıtları da yayınlandı ve taşlar yerine oturdu. Telefon konuşmalarının ne kadarı kesilip eklenirse eklensin, ortada bir para var... Nedir bu para?
R. T. Erdoğan AKP’lileri dahi artık ikna edemeyecek.
Düşüş tepetaklak!