Sıfır adalet!
Yargıtay ve Danıştay kanun tasarısı TBMM'den geçti. Adamlar 317'yi bulmuşlar, ne yapsan kâr etmiyor. Muhalefet partileri (HDP/PKK'yı partiden saymadığım için, onu hesaba katmıyorum hiçbir zaman.) TBMM'de boşuna koşuşturuyorlar!
Yargıtay'ın, Danıştay'ın üyeleri sıfırlanacak. 17/25 Aralık dosyalarını sümen altı edenler, 17/25 Aralık iddianamesini hazırlayan savcılara, karar veren hâkimlere dava açanlar Yargıtay, Danıştay üyeliklerine getirilecekler mi? Getirilmeleri lâzım!
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın TBMM'de Yargıtay, Danıştay'da "adalet sıfırlaması" üzerine AKP'ye, ileride, "Ben size demiştim!" diyebileceği bir konuşma yaptığını belirtmiştim. Bu konuşmaların ana noktalarını size tekrar hatırlatmak ve tarihe köşemden not düşmek istiyorum. RTE/AKP, tecrübeli politikacının sözlerini dikkate almalıydı. Deniz Baykal ne diyor:
"HSYK [Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu] 3 kez siyasi operasyona maruz kaldı. 2010 referandumu ile yapısı değiştirildi. Sonuç alınamadı. Üye sayısı artırıldı; sonuç alınamadı. Üye sayısı azaltıldı; sonuç alınamadı. Sonuncusunda, listeli seçimlerle açıkça, iktidar yanlısı, sosyal demokrat ve ülkücü kimliklere dayalı oluşumlar yarıştırıldı. Siyasi ideolojik bir listeler savaşı yaşandı. Adalet Bakanlığı'nın organize ettiği, masraflarını karşıladığı AKP listesinin kazanması sağlandı. Yapılan iş bölümü oluşturulan daireler ve yapılan atamalar sonucunda HSYK siyasi talimatla işleyen bir kurum haline gelmiştir."
Deniz Baykal, HSYK'nın siyasî talimatları nasıl yerine getirdiğini de açıklıyor:
"HSYK'ya 17-25 Aralık sonrası, kendi yönetmeliğine aykırı olarak, hâkim ve savcı kıyımları yaptırılmıştır. HSYK'ya, Adalet Bakanlığı bürokratlarına hazırlatılan listelerle sulh ceza hâkimliklerine tayinler yaptırılmıştır. Bunun sonucunda, iktidar anlayışına uygun ama, hukuken yadırgatıcı davalar açılmakta, tutuklamalar yapılmaktadır. HSYK eliyle ilk derece mahkemeleri, siyasi yönlendirme ve denetim altına alınmıştır."
Türkiye bir hukuk devletiyse bir kişinin kinini adalete aksettiremez. Kendi açığını ortaya çıkaran, eski iş birlikçisi gruba amansız bir savaş açınca, bir kurunun yanında yüz yaşı yakmaktan çekinmemiş, beter olun, geberip gidin demiştir.
Hâlbuki geçmişte, iş birlikçiyle birlikteyken, olur olmaz davalar icat edilmiş, sahte belgeler düzenlenmiş, nâ-hak yere insanlar tutuklanmıştır. Tutuklananların kimileri, maruz kaldıkları muamelelere isyan etmiş; kimileri intihara sürüklenmiş, kimileri kahrından ölmüş, kimileri ölümcül illete maruz bırakılmış, yüzlerce binlerce insan mağdur edilmiş, neredeyse ordu çökertilmişti.
Şimdi, öküz ölüp ortaklık bozulunca, gücü elinde bulunduran, adaleti sıfırlayıp eski iş birlikçilerin üzerine öyle bir gidiliyor ki çok insan mağdur... Devlet böyle yönetilemez!
Adalet mekanizması tamamen ele geçirildikten sonra, herkes yarınından korkacaktır.
Deniz Baykal, konuşmasının bir yerinde: "... akademisyenler düşünce açıkladıkları için ... tutuklanabilmektedir." diyor.
CHP bir arızadan kurtulmalıdır. Kandil'den gönderilmiş bildiriyi imzalayan akademisyenlere sahip çıkılmamalıdır. Elbette Deniz Baykal, kendisi de bir eski akademisyen olarak, böyle bir bildiriye imza atmaz; imza atmadığı, şiddetle reddettiği bir metne imza atanları da savunamaz! (Devam edeceğiz.)