Şeyhim ver elini öpeyim!
Tarikatlar ve cemaatler hep varolagelmişlerdir. En küçük birimiyle klanlaşma (Gökalp'ın deyişiyle semiyeleşme), ister istemez taraftarlığı, ister istemez klanlar arası rekabeti ve ister istemez asıl gayeden sapmayı getirir. Kaç defa yazdım... Cahiliye Devri aşiret tabuları İslâmla yıkılmış ve herkes eşitlenmiştir. Herkes bir inanç etrafında, bir hedef etrafında toplanmıştır. Elbette aşiretler vardır, var olacaktır. Klanı, aşireti silip atmak tek düze getirmek, "asabiyet"i yok saymaktır ki, bu Kur'ân ahkâmına aykırıdır. Olmaması gereken dinden sapmadır... Olmaması gereken kardeşlik, yoldaşlık hukukunun çiğnenmesidir.
Türkiye'de kaç cemaat-tarikatın olduğunu bilmek imkânsızdır. Din adına iki kelâm eden, iki okuyup üfleyen kendisine mürit topluyor. Bu cemaat ve tarikatların birbiriyle dayanıştığını, yardımlaştığını ve hatta mesken tuttukları camilerinde, birbirinin ardında namaz kıldığını gördünüz mü, duydunuz mu?
İtirazım "sapma"yadır. Yoksa tarikat da gerekli, cemaat de... Asıl hedef i'lâ-yı kelimetullahsa ne diyebiliriz?
Bir cemaatin başımıza ne iş aştığını gördük. Ve daha ne iş açacağı meçhul. Başımıza iş açan tehlikesi hâlâ geçmemiş cemaat örneği ortadayken, tarikatlar ve cemaatler meselesi üzerine gitmemek gaflet mi desem, dinden sapma mı desem, dini kendi çıkarları için kullanma mı desem, siyasî destek için yalana dolana, klanlaşmaya ortak olma mı desem, bilemiyorum.
Bana gelen bir e-posta bir Anadolu şehrinde tarikatların ne gibi gayriislâmî faaliyetler içinde olduğunu ortaya koyuyor. (Bu e-postayı sonra vereceğim.)
Tarikatların-cemaatlerin reklam yüzü Cübbeli'miz ne diyor:
"Yeşil sarığı sararsan, bir de cübbeyi giyersen, beş on adam da bulursan, istersen de parayla bul fark etmez, bedava bin kişi geliyor... Beş on kişiye para ver, sana hürmet etsinler, elini öpsünler, sana 'efendi hazretleri' desinler bir iki bin de bedavadan gelir. Sakın yapmayın böyle şeyleri, helak olursunuz... Böyle tarikat mı olur, böyle tasavvuf mu olur, şeriatsız dinsiz tarikat mı olur? Tarikatız diye, şeyhiz diye memleket doldu. Çok var böyle."
Cemaatçi Cübbeli'miz kendisi de "yakmayan kefen" icat etmiş. "Yok öyle bir şey!" dese de sohbet videosu internette. İnternette bir başka, "Yok öyle bir şey!" dediği de var ki, ben hiç "nisa" konularına girmeyeyim!
Daha neler neler var. Son tartışmaları buraya şimdi taşımayalım.
Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Esengül Balcı ve ekibi yaklaşık bir yıl boyunca yaptıkları araştırmanın raporunu yayınladılar. Rapora göre Türkiye'de 2.6 milyon kişinin bir tarikatla organik bağı bulunuyor. Tarikat üyesi olan ya da faaliyetlerine katılan kişi sayısı ise 1.1 milyon. Sadece İstanbul'da 445 tarikat ve kolu medrese ya da Kur'ân kursu adı altında binlerce çocuğa eğitim veriliyor. Üstelik bu çocukların bir kısmı okul çağında bile değil.
İlâhiyat fakültelerinde zibidi hocalar var ama çokluk aklı başında, ilmi, İslâmı bilen hocalardır. Aklı başında hocalar artık şûra mı toplarlar, ne yaparlar bilemem. Bu yıkıma bir çare aramalılar. Yoksa vebal altında kalırlar.