'Sen FETÖ'cüsün; attım!'

81 binden fazla kişiyi "FETÖ" şüphesiyle açığa aldınız, 5 bin kadarını işten attınız. Birçoğunun bankadaki parasına, malına el koydunuz... Herkes gelecek endişesi taşıyor. Evde evlâd ü iyâl var. Açığa alınanların maaşı üçte bir kesiliyor. Atılanlara ise bütün kapılar kapalı ve beş parasızlar. Üstelik hepsinin hesapları donduruluyor. Mallarını satamıyorlar.

Aileleriyle birlikte toplasan, endişe duyanların sayıları en az 400 bin.

1991'de, Turgut Özal'ın örtülü affıyla hapisten çıkanların ne yaptığını hatırlatayım, siz düşünün... Hapisten çıkanlar o zaman öyle büyük rakamlar da değil, 5 bin, 10 bin kişi. İş yok, güç yok... Biri anlatmıştı: "Bir evde 17 kişi kalıyorduk ve geleceğimiz için kara kara düşünüyorduk."

Atalarımız ne demişler: "Aç it fırın yıkar." Onlar da öyle yaptılar... "Paralel mahkemeler" kurdular; çeki, senedi olan onlara koştu; kendilerince, "adalet" dağıttılar!

Sen devletsin... "Suçlu" da senin insanın... Yoksulluğa, hiçliğe mahkûm ettiğin insanlar, pazara çıkıp don-atlet satacaklar... Dilenecekler... Ellerinden bağlama çalma, kaval üfleme geliyorsa, köşe başlarında bağlama çalıp kaval üfleyerek üç beş kuruş toplayacaklar.

Binlerce polis açıkta... Birçoğu atıldı. "Öyle de öldük böyle de öldük" deyip kanun dışı yollara sapmayacaklarını kim söyleyebilir?!

Dışlananların, çaresiz bırakılanların ya aileleri? Onların çocukları "lekeli" mi büyüyecekler? Bir "lekeli" sınıfı mı türeyecek? Ne yapacak o çocuklar? İçlerinden dehalar çıkacak belki... Devlet bunları yok mu sayacak?

Esas olan devletin insanı kazanmasıdır. O kadar insan bir "tırlak"ın kulu kölesi olamaz. İktidar partisinin hemen bütün mensuplarının yolu nasıl "tırlak"la kesişmişse, o memurların yüzde 99'unun yolu da öyle kesişmiştir. Çünkü o adamın kurdurduğu müesseseler, iktidar mensuplarının desteğiyle bütün yurdu, bütün dünyayı sarmıştı.

Bir kararname... Hadi git; seni attım!

Delil getir, örgüt içinde olduğunu ispat et... Yoksa "Sempatizandır, ileride gaile çıkarır." diyerek atamazsın. Belki insanlar hain planı görüp, "Eyvah, biz kime inandık!" diye başlarını duvardan duvara vuruyorlardır. Onları da kaybedeceksin.

Bana gelen bir e-postayı vereceğim. İsmini yazmayacağım. MHP'lileri atıyorlar işten üstelik:

"Sevgili abim... Bizler kamuda çalışan MHP'li işçiler olarak işten çıkartılmaya başlandık. Çeşitli bahanelerle şirketlerimiz bizleri resmen doğruyor. Kendi bölgemiz il ilçe başkanları ile görüştüğümüzde, 'Devlet işini bilir.' Diyorlar, bizleri 'Paralel' safına koyuyorlar. Her zaman dışlandık, ama yılmadık. Aç kalırız, yine de davamızdan dönmeyiz. Lakin kendi partimiz bizleri yalnız bırakıyor. Sesimizi nasıl duyurabiliriz? Sizler Yeniçağ'da bu konuya yer verirseniz seviniriz. 5 yıl adliyede güvenlik olarak görev yaptık. Oradan 'Ergenekon' davasına karşı olduğum için kovulduk. Bugün de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nden çıkartıldık. Sizden bize ışık olmanızı, ses olmanızı bekliyoruz."

MHP artık iki ayrı yapı... Statükocu Balgat, listeler falan veriyormuş, bunlar "FETÖ" değil, diye... Allah bilir, "Değişimciler"e yakın olanları ayıklıyorlardır.

Muhalifler bir araya gelmeli, en azından bir komite kurmalı, çare üretmeli; Saray'la, Çankaya Köşkü'yle görüşüp halkın cadı avından duyduğu tedirginliği anlatmalıdırlar.

Yazarın Diğer Yazıları