Sen çekil ben geleceğim!
Anadolu'da bir ilimizde lisede psikolojik danışmanlık yapan M. D., gönderdiği e-postada "İslâmı anlattıklarını iddia eden tarikatların âdeta tomurcukla çoğalmasına rağmen bir buhran hâli içerisinde" olduğunu yazıyor. Tespitleri şaşırtıcı... Tespitler her yerde karşımıza çıkan vak'alar. Biz tedbir üzerinde duruyoruz. Öğrenciler tarikatlara, cemaatlere, İslâmı referans aldığını iddia eden derneklere, vakıflara emanet. Mekteplerde tarikat-cemaatlerle, bu tür derneklerle, vakıflarla iş birliğine gidildiğini hemen her gün duyuyor, okuyoruz.
Millî Eğitim Bakanlığı niye var? Müfredatı niye var? Bırakalım o zaman Millî Eğitim'i partiler, tarikatlar, cemaatler idare etsin. Devlet içinde devlet kurulmasına müsaade edildi daha önce. Sonra birbirlerine girdiler; kanlı-bıçaklı oldular. Bugün "Bizdendir!" dedikleri, yarın "düşman" olabiliyor. Devletin bütün imkânlarını klan-aşiret yapılarına teslim edersen, bu devlet ne hâle gelir? Önümüzde bariz örnek olduğu hâlde, devletin çökertilmek istendiği bilindiği hâlde, bir "yapı"dan, bir başka "yapı"ya geçiş, aynı neticeyi vermeyeceğini, devlet için palazlandıktan sonra, sen çekil ben geleceğim, denmeyeceğini nereden bileceksiniz?
Millî Eğitim'de, her seferinde bir değişikliğe gidiliyor. Hiçbir şey rayına oturtulamıyor. İmtihan rezaletleri, okul tercih bunalımları... Her okul bir imam hatip olmalı inatlaşmaları... Kitaplardaki eksiklikler, yanlışlıklar... Öğretmenin mağduriyeti, şahsiyetinin ezilmesi... Neyi sayayım daha!
e-posta gönderen öğretmen mustarip... Dertlerini yazıyor:
"Danışmanlık ve rehberlik mezunlarını artık rehberlik elemanı olarak isimlendiriyor ve bütün meslek gruplarının yönetmelikte mezun olması gereken bölümler yer alırken kimin rehberlik elemanı olabileceği ucu açık bırakılmış. Üniversite mezunu olma şartı bile bu meslek için aranan kriterlere yazılmamıştır. Şu anda Selçuk Üniversitesi'nin açtığı ilâhiyatçılara vb. manevî rehberlik kurslarını ve KYK yurtlarına manevî rehber alınmaya başlandığını da göz önünde bulundurursak, amaç, eğitimini almamış kişileri psikolojik danışmanların yerine istihdam etmek olduğunu görürüz. Bunun yanında psikolojik danışmanlık meslek etiğine uymayacak otoriter bir tutum sergilenerek bizden teneffüslerde nöbet tutmamız ve öğrencileri bağırarak sınıflarına soktuktan sonra onlarla terapötik iletişim kurmamız beklenmektedir... Farklı okula görevlendirmelerin önü açıldı. Bu yüzden kendi okulumuzdaki psikolojik hizmetleri sürdürmemiz sekteye uğramaktadır. Nöbet konusunda direnip nöbet eylem kararı alan sendikalara rağmen meslektaşlarımın ceza aldıklarını öğrendim. Anaokulu normumuz kaldırıldı ve Danıştay kararına rağmen hâlâ anaokullarına psikolojik danışman atanmıyor. Askerlikte, diğer bakanlıkların birçoğunda biz sağlıkçı statüsüne alınırken ve psikolojik danışmanken aynı devletin Türkiye Cumhuriyeti'nin başka bir bakanlığı bize bir anda rehberlik elemanı diyor. 'Yaz tatillerini öğretmenler gibi kullanırlar.' ibaresiyle bizim sınırımızı belirleyen yönetmelik aynı zamanda "Yaz tatilinde tercih danışmanlığı yapar." diyor. Emin olun birçoğunu yazmadığım tutarsızlıklarla dolu bir yönetmelikle psikolojik danışmanlık mesleğine mobbing uygulanıyor. Bu noktada bizi 8-5 çalışma saatleriyle ve yaz tatilini kullandırmamakla tehdit ediyorlar."
MEB, bütün şikâyetleri dikkate almalı ve incelemelidir. Nerede hata yapıyoruz, diyebilmelidir.