Selahattin E. Çakırgil! 'Türk' deme 'oh' de!
Kesin inançlılara, bir şey anlatmak zordur; hatta imkânsızdır. Köşelerde "görevlendirilmiş" birkaç yazar var. Kafalarını "Türk"e takmışlar. "Türk" deyince, akıllarına "ırk" geliyor. Neden? M. Kemal "Ne mutlu Türk'üm diyene!" dediği için. Hesapları M. Kemal'le. Madem öyle; "Türk"ü çıkar aradan... Yok; M. Kemal'le "Türk"e vuracaklar. Kesin inançlı oldukları için sebep sonuç ilişkisini bilmezler; analitik düşünemezler. Doğruları saplantılarıdır.
"Türk"ü dar alana hapseden ırkçılar yok mu? Var. Bir Nihal Atsız herhâlde... Araştırsanız, o da "millet"e gelir, dayanır. Hatta "ümmet" mefhumunu da içine sokabilirsiniz. Atsız, dinden uzak; ama imam hatiplerin açılmasını canı gönülden ister. Yeter ki din, bezirgânların elinden öğrenilmesin! Atsız'ın küçük oğluyla din hususunda atışmamızı bu sütunda okuyanlarınız olmuştur.
Köşelerde "görevlendirilmiş" birkaç yazar demiştim. Din alıp satarlar. Menfur 15/16 Temmuz Darbe Teşebbüsü, halkımızı titretti, kendisine getirdi; Türklüğe sahip çıkıldı. Devleti yönetenlerimiz de "Türk milletini/ümmetini" idrâk ettiler. (Söz Bilge Kağan'dan mülhem. Şimdi ona da "kâfir" diyecekler. Müslümanlık oraya kadar yayıldı da onlar mı kabul etmediler!)
Selahittin E. Çakırgil, "Siyasî İslâmcılar"ın ağabeyidir. Bu Selahettin Eş, isim vermeden beni kavmiyetçilikle itham ediyor. (Star, 19 Eylül 2016). Hepimizin bildiği Hucurât'ın 13. âyetini ve Veda Hutbesi'ndeki âyete muadil cümleyi, getirip önümüze koyuyor. Kaç defa bu âyet-i kerîme ve Veda Hutbesi üzerinde durduğumu hatırlamıyorum. Kur'ân'da Türk yok mu sayılıyor ki, siz yok sayıyorsunuz! Kimsenin kimseye üstünlüğü olamayacağı sarih. Bizim de söylediğimiz bu. Bir de "asabiyet" var. Açın İbn Haldun'u okuyun. Mukaddime'yi okumaya erinirseniz, İbn Haldun'un asabiyet tezi üzerine çok sayıda ilmî çalışma yapılmıştır, bulup okuyun. Aramayayım derseniz, hazırladığımız Mukaddime'nin başında, "asabiyet" üzerinde yapılmış çalışmaları değerlendirdik; okuyun. Anlamazsanız bana sorsun. Çünkü, isminizi yazışınızı izah etmemden dolayı, tahfîf maksadıyla da olsa, bana "bilge" diyorsunuz!
Madem isminize takıldınız, daha da açayım öyleyse... İsminiz Arapça isim tamlamasıdır. İsmi Arapçaya yaklaştırmak istiyorsunuz ama eksik yazıyorsunuz. Ben söyleyeyim: Salâhu'd-dîn. Latin harfleriyle tam karşılığını verebilmek için "s"nin ve "h"nın altına birer nokta koymalısınız. (Salâhu'd-dîn Bey! Bizim "bilgelik" meselesini, gazetenizin genel yayın müdürüne sorun; size anlatır.)
Salâhu'd-dîn Bey! Benim söylemek istediğim, bu ülkede çokluk Türk'tür; asabiyet gereği de, ülke içindeki unsurlar "Türk" diye anılır. Bütün dünyada böyledir.
Hiçbir İslâmcı, Türkiye dışında, asla mensup olduğu milleti silmeye kalkmamıştır. Siz İran'da yaşadınız (Hatırlatayım, sizinle Tahran'da karşılaşmıştım.), ben de bir Arap ülkesinde yaşadım. Mensubiyetini, asabiyetini yok sayanı gördünüz mü?
Size göre eserini halifeye sunan Kaşgarlı Mahmud kavmiyetçi, Alparslan - koyu bir hanefîdir, diğer mezheplere bile tahammülü yoktur- kavmiyetçi, padişahlara ders veren tefsir sahibi Vanî Mehmed Efendi kavmiyetçi... Böyle kavmiyetçiliğe can kurban!
Salâhu'd-dîn Bey! Bütün kesin inançlılar gibi mezunsun: 'Türk' deme 'oh' de!