Seçimin başı tuhaf, peki ya sonu?..
Sandığa az zaman kaldı, meydanlar çok tuhaf ve çok şaşırtıcı görüntüler aksettiriyor...
İktidar-muhalefet cephesinde söylenenler ve yanıt bulanlar ortamı sallıyor ama AKP, ya gerçekten çok rahat ya da "sakin" görünerek kitleleri etkilemeye çalışıyor...
İşte bunları düşünürken, seçimin sonucundan çok başlangıç gerekçeleriyle ilgili sorular da zihinleri daha çok kurcalamaya devam ediyor...
Hiç olmadık anda, kimse istemeden, kimsenin aklında bile yokken, adeta "pat" diye ortaya çıkıverdi bu ilginç seçim... Üstelik "baskın"dan da baskın bir seçim!..
Sanki bilinmeyen bir telaş, görünmeyen bir panik, tuhaf, şaşırtıcı ve düşündürücü, ancak çokça da "kaygı" uyandırıcı bir plan vardı da, devreye sokulmuş gibi!..
Sanki bir kaçış, bir sinsi strateji, bilinmeyen bir tezgah ya da tam anlamıyla kimsenin aklının ermediği bir dayatmanın ürünüydü bu seçim!..
Siyaset tarihinde her zaman tartışılacak olan bu "baskın seçim"in gerekçelerini sorgularken madalyonun iki tarafından da sorular saçılıyor ortalığa...
Sorular, sorular ve çok düşündürücü sorular... Örneğin, yolsuzluklar, özelleştirme yağması, terörün şiddetini artırması, enflasyonun devasa bir canavara dönüşmesi, sosyo-politik ve ekonomik çıkmazların kitleleri isyan eder hale getirmesinin ardından, 16 yılda iyice tükendiğinin farkına mı vardı AKP?..
İşte böylesine kaotik bir ortamda, milletin nefesinin tükendiği dönemde ve ülkenin sabrının iyice zorlandığı bir süreçte daha da erimeden, acaba "taze kan"la yeniden büyümek mi istedi AKP?..
Ne yani; iktidar partisi yıllardır tek başına sürdürdüğü siyasette hırsına ve gücüne güç katmak, en önemlisi de nihai hedefine (!) kolayca varmak için daha da büyümeyi mi hedefledi?..
***
Madalyonun AKP yüzü!..
AKP'yi hiç beklenmedik anda, iktidarının çok tartışıldığı bir dönemde "baskın seçim"e götüren gerekçelerin diğer yüzündeki sorular da gerçekten kayda değerdir;
Soralım o halde... Yoksa AKP tam aksine; siyasetinin en güçlü döneminde, zafere en yakın mevkide mi sandı kendisini, iktidarı bir kez daha ele geçireceğine ilişkin inancının zirvesinde olduğunu falan mı düşündü?..
Bir iktidar partisi; devleti, bürokrasiyi, medyayı, her açıdan-her köşeden ele geçirmişken, her tarafta borusunu pervasızca öttürürken ve hiçbir engelle karşılaşmadan istediğini yaparken neden sandığı gösterir acaba?..
Ne kadar tuhaf değil mi; bir iktidar ki, istediği kanunu kolaylıkla çıkartırken, istediğini tek başına değiştirirken, FETÖ'yü bertaraf etmişken, PKK ile mücadeleyi büyütmüşken, muhalifleri ezerken, istediğini tutuklatırken, istediğini sustururken ve neredeyse her amacına rahatlıkla ulaşmışken neden "baskın" seçim ister ki?..
Tüm bu sorular bile tek başına 24 Haziran'la ilgili kuşkuları öne çıkartamaya yetiyor da artıyor...
***
Baskın planın küresel soruları!..
Akıllara çok tuhaf, çok şaşırtıcı, düşüncenin sınırlarını zorlayan ve siyaseti sarsan sorular da geliyor "baskın seçim"le ilgili...
ABD mi istedi bu seçimi?.. Suriye koalisyonunun içinde olan İngiltere mi?.. Londra'ya gidiş-gelişlerin sebebi ne ola ki?..
"Rusya'dan bir milyar dolar" geleceği şeklindeki AKP iddiasının temelinde ne hesaplar var acaba?..
Sürekli olarak ülkeye para pompalamakla gündeme gelen Arap sermayesinin ekonomi berbatken, gidişat karanlıkken üstelik tam da seçim atmosferinde, Türkiye'nin en büyük bankalarından birini satın alması neye ve kime hizmet ediyor?.. Sığ "deniz"lerde hangi haritalar çiziliyor ki?..
Orta Doğu'nun yeniden şekillendirilmesi planının devamı için mi dayatıldı bu baskın seçim?.. Siyaset taşeronluğuna devam denilmek mi istendi?..
Irak ve Suriye'den sonra BOP, İran'ı da yutsun diye mi istendi olmadık zamandaki bu tuhaf seçim?.. Ya da İsrail Orta Doğu'da daha rahatlıkla at koştursun diye mi Türkiye sandık karmaşasına sürüklendi?..
Sorular ve tuhaf sorular bitmez ki; ABD Savunma Bakanı Jim Mattis'in, "gördüğüm en karmaşık savaş alanı" dediği Suriye'ye en yıkıcı darbenin vurulmasına zemin hazırlamak için mi bastırıldı oy pusulaları?..
Ve de ABD ve Avrupa'nın Orta Doğu ile ilgili sinsi planlarının henüz bitmediğinin işareti midir bu beklenmeyen seçim oyunu?..
***
Satılmışın kiralık de(ğ)neği!..
Evet; nereden bakarsanız bakın, iktidarının zirvesinde olan bir partinin "baskın" gibi bir seçimi dayatmasıyla ilgili sorular siyaset tarihinin önümüzdeki dönemlerinde de hep tartışılacak...
Ve asıl tartışma hiç kuşkusuz seçimin sonucunda zirve yapacak!.. Çünkü ortalığa şöyle bir bakınca, AKP'nin "baskın seçim" dayatmasıyla ilgili yukarıda yansıtılan sorular ve tartışmalar farklı bir zemine kayar gibi görünüyor...
Ne yani, AKP gerçekten de güç mü kaybediyor?.. Nedir bu Karadeniz'de bile fiyaskoyla sonuçlanan mitingler?..
Nedir bu AKP'lilerin muhalefet parti bürolarına saldırması, Akşener'in önüne kamyonla set çekilmesi, AKP'li bakanların Urfa'da gazeteci tokatlaması, belediye başkanlarının kadro tehdidi, liderlere televizyon ambargosu, yandaş medyadaki şok edici saldırganlık ve yalanın bayraktarlığını (!) yapan, satılmış anketçilerin muhalefete kiralık "de(ğ)nek" göstermesi?..
İşte tüm bunların karşısında, "baskın seçim"in AKP'ye hiç de öyle kolay bir "zafer" kazandıramayacağını kanıtlayan muhalefet manzaraları da var ortalıkta;
Akşener'e yönelik şaşırtıcı ilgi, Muharrem İnce'nin gövde gösterisi, Madımak'la anılan "Saadet" liderinin tuhaf devinimi ve en önemlisi de kitlelerde, belki de son 40 yılda görülmemiş bir heyecanla mücadele azmi...
Yeniden başa dönelim ve soralım; AKP iktidar zehirlenmesi yaşarken kaybedeceği bir seçime girer mi?..
Ve bir ilginç soru da şudur; muhalefetin halkla birlikte nihayet ayağa kalktığı bir süreçte, AKP bu müthiş muhalefet devinimine ve enerjisine direnebilir mi?..
Ve en önemli soru; Erdoğan'ı durup dururken "baskın seçim"e zorlayan gerekçeler ve güçler yukarıdaki soruların yanıtlarını iyice hesapladılar mı?.. İşte asıl mesele!!!