Seçimi nasıl alabilirler?
Son viraja girdik. Önümüzdeki pazar cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri yapılacak. Türkiye'de yeni bir dönem açılacak. İktidar tarafı yeni rejime "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" dese de, bunun "Başkanlık Sistemi" olduğunu biliyor. Zaman zaman dillendiriyor da. Muhalifler nazarında "Tek Adam Rejimi".
"Cumhurbaşkanı" insanın alıştığı bir tamlama; munis geliyor. Sanki eski parlamenter sistemin sağını solunu biraz törpülemişler, hızlı karar mekanizması kuruyorlar! Ama öyle değil. Kabul edelim... Tipik bir Orta Doğu rejimine kayıyoruz. Bakın başka İslâm ülkelerine... Pek farkını göremezsiniz.
Erken seçim kararı alındığında yazdım... Benim ölçüm 16 Nisan 2017 Referandumu.
Referandumda, "başkanlık" isteyenler nasıl da canhıraş çalıştılar... Dağa taşa "evet" kazınmıştı. Ekranlarda sadece ve sadece onlar vardı. Yüzde 60 beklerlerken, ancak yüzde 51 "evet" çıkarttılar. ("Çıktı" demedim; "çıkarttılar" dedim. Son anda mühürsüz oylara bel bağlanması, bu mühürsüz oyların Ak Parti'nin adamlarının YSK'da kabulünde ısrarı, aslında bir yenilgiye işaret etmediğini kimse söylemez.)
Ak Parti yönetiminin (Yani Saray'ın), 16 Nisan 2017'den bu vakte kadar kendilerini kazandıracak ne gibi faaliyette bulunduğuna kafa yorması gerekir. "Üst akıl"ı, "dış güçler"i bir tarafa bırakın; bunları konuşmanın bir anlamı yok; halk cebine ne girdiğini ve cebinden ne çıktığını düşünür. "Üst akıl" da deseler, "dış güçler" de deseler tedbir alması gereken iktidar değil mi? Suçu "üst"e, "dış"a yüklemek kendileri için bir hatadır.
16 Nisan Hayırcıları, bu seçimler kadar dinamik bir görüntü de sergilememişlerdi. Şimdi ekranlara şöyle veya böyle çıkıyorlar, mitinglerine halk rağbet ediyor. En önemlisi, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun performansı... Ak Parti saflarındaki "Millî Görüş" çizgisinden gelenleri öfkelendiren bir performans.
Tek "ittifak" hesap edilirken, "benzemezler" dedikleri de ittifak kurunca, evdeki hesap şaşıverdi! (Bunları "taraf" olarak yazmıyorum; görüntüyü aksettiriyorum.)
Ak Parti Kandil'e bayrak dikmek için sabırsızlanıyor. Kandil çok geniş. Neresine nasıl bayrak dikilir, bilmiyorum ama sembolik olarak PKK Politbürosu'nun sık basın toplantısı yaptığı, PKK sevdalısı gazetecilerimizi ağırladığı ağaç gölgesine ulaşılsa, muhakkak oylarında kıpırdanma olur.
R. T. Erdoğan Kandil'e bel bağlamış görünüyor. Kanal 7'de, "PKK'nın toplantı alanını vurduk. İçlerinde ciddî isimlerin olması büyük ihtimal. Genelkurmay açıklama yapacak." dedi.
O açıklama dün yapıldı. Sadece 35 PKK'lının "etkisiz" hâle getirildiği duyuruluyordu. İsim verilmedi.
Bu arada Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT)'nın ön raporu Ak Parti'nin canını bayağı sıkmıştır. Raporda, basın yayın organları için "Hükümetle bağlantılı veya kamu ihalelerine bağımlı sahipleri olan kuruluşlar egemen." ifadesi dikkat çekici. Ayrıca "Parlamenter sistemde değişiklik yapılması, olağanüstü hâl, döviz kurundaki artışla birlikte ekonomik durum, genç ve eğitimli işsiz rakamları" sıralanması, muhalefetin de meydanlarda söyledikleridir.
Ak Parti seçimi alamazsa biliyorlar ki arkası çok kötü gelecek. Ama nasıl alacak? Bir yol var. Onu da söylemek istemiyorum!