"Sapıklara cesaret veren iklim" ve çözüm!
Kısa adı UN Women olan Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi'nin Başkanı Phumzile Mlambo-Ngcuka, "Gündeme gelen taciz olayları, buz dağının görünen yüzü." dedi ve fabrika ve çiftliklerden otobüslere, trenlere ve evlere kadar dünyanın her yerinde cinsel taciz ve istismarın yaygın olduğunu söyledi.
Türkiye'de ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Çözmemiz gereken mesele birtakım psikopatlara, cani ruhlulara, sapıklara harekete geçme cesareti veren iklimin ortadan kaldırılmasıdır." dedi.
Tespit yüzde yüz doğru. Fakat Erdoğan, "Hem kadınlara hem de çocuklara yönelik saldırıların izini inancımızda ve kültürümüzde arayanlar kesinlikle art niyetlidir." diyerek, Allah adına konuştuğunu söyleyen sapıkları durduramaz! Zira Erdoğan'ın bahsettiği sapıklara cesaret veren o iklimi, İslâm adına konuşan sapıklar besliyor!
Erdoğan, bunlara karşı Diyanet'in tedbir almasını istiyor. Evet bu da önemli ama tarikat yurtlarında tecavüze uğrayan çocuklar meselesi ne olacak? Tarikat evinde çocuğa tecavüz ediliyorsa, bunu gündeme getirenleri, sorunu İslâm'da aramakla suçlamak doğru mudur?
Ayrıca, "adalet arayan" bir ülkede bu tür sorunlar çözülebilir mi?
Kadını mal olarak gören ve hatta alıp satan bir zihniyetin elbette İslâm ile ilgisi yoktur ama İslâm ülkelerindeki sapık iklim işte bu anlayıştan doğuyor. Dünya genelinde ise her türlü sapıklığı teşvik eden hâkim sinema ve müzik endüstrisinin, ayrıca bedenini teşhir eden kadını "cesur kıyafet" giymekle nitelendiren medyanın, sapık iklime hizmet ettiğini, bu iklimde yetişen ve maneviyatı bulunmayan, maddeye veya markaya tapan nesillerin büyük oranlarda kaybedildiğini görmek gerekir.
***
Tahran Şehir Konseyi Üyesi Şehrbanu Emani, İran'da çocuk yaşta evlendirilmiş daha sonra boşanmış 15 yaş altı 15 bin kız çocuğunun olduğunu açıkladı!
Anlaşılıyor ki, İslâm dünyasında sorun evlilikle çözülmek isteniyor ama sonuç ortada! Batı dünyasında ise o yaştaki çocukların tamamı tehdit altında.
Tayyip Erdoğan, 15 asır önceki İslâmi hükümlerle yürünemeyeceğinden ve bunların güncellenmesi gerektiğinden söz ediyor. Bence hurafeler temizlenirse, İslâm herkese doğru yolu gösterir. Fakat bunun için merhum Yaşar Nuri Öztürk gibi din alimlerinin desteklenmesi gerekirdi!
Öztürk, yeniden basılan iki ciltlik "İslâm'da Tecdit" kitabının adının hemen üzerine "Dinde reform değil" ifadesini koymuştu. Peki ne öneriyordu? Muhammad İkbal'den alıntı yaparak "İslâmda dini tefekkürün yeniden yapılandırılması"nı öneriyordu ve bunun yöntemlerini gösteriyordu. Aslında, "güncelleme" dese de Erdoğan da belki bunu kastediyor ama Yaşar Nuri Öztürk, bu önerisi yüzünden ne kadar sapık ruhlu kıskanç "İslâmcı" varsa, hepsinin düşmanlığını kazanmıştı! Tayyip Erdoğan, bu kadroları ıslah etmeli önce!
***
Nurten Akyazılılar yazıyor:
"Feminist bir kadın değilim ama eşitliğe inanan bir 'insan' olarak şöyle bir tablo hayal ediyorum:
*Kadınlarla ilgili olmayan bir alanda, kadınların yoğun katılımıyla bir yönetim oluşsun ve cinsiyet kotası gözetilerek, liyakatiyle erkeğe hak tanınsın!
*Kadın hakları gününün hemen öncesinde kadına şiddet/taciz ve hatta cinayet haberlerine kısıtlama getirilmesi konuşulmasın!
*Kadın sığınma evlerine ihtiyaç duyulmasın!
*Evde, yurtlarda hele hele devlet korumasındakilerde, okullarda, işyerlerinde, sokakta, asansörlerde şekil/şart aranmaksızın kadına, çocuğa şiddet, taciz, tecavüz olayları yaşanmasın!
*Eğitimde kısıtlama getirilmesin!
*Kadın bedeni üzerinden siyaset güdülmesin!
*Çocuklar evlendirilmesin!
*Atatürk'ümüzün yapmaya, tamamlamaya ömrünün yetmediği devrimler yapılarak Türkiye Cumhuriyeti tüm alanlarda aydınlığa, refaha yükselsin."