Sadece UYAP'ı mı kaptırdınız?

Herkesin Beştepe Sarayı'ndaki Erdoğan-Bahçeli görüşmesine döndüğü dakikalarda İstanbul Müftüsü'nün "Bugün Türkiye'de İslâm adına faaliyet gösteren pek çok cemaat ve tarikatın şeffaf ve denetlenebilir olmaması gerçekten bir problemdir" dediği, Anadolu Ajansı tarafından servise konuldu.

Herhangi bir kurumun denetlenmesi, devlet tarafından resmen tanındığının göstergesidir. Nitekim İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda bu konuda nasıl bir çalışma yapıldığını da açıkladı:

"Osmanlı döneminde devlet bu tip tarikat yapılarını denetlemeyi gündemine almıştır. Çünkü onlardan çok çekmiştir. 1402 yılında Ankara Savaşı'ndan sonra Şeyh Bedreddin vak'ası Osmanlı'nın başına 10-15 yıllık bir sıkıntı meydana getirmiştir. Şeyhliği, şahlığa çevirmek isteyen bu zat, Osmanlı'ya bir fetret dönemi yaşatmıştır. Osmanlı, bunun farkındadır. Bu yüzden Meşihat makamının içerisinde birimler kurarak, tarikatları kontrol etmek istemiştir. Diyanet'in algısı da budur.

15 Temmuz'dan sonra yaptığımız Din İşleri Yüksek Kurulu Olağanüstü Toplantısı'nda böyle bir karar alınmıştı. Türkiye'de bu yapıların denetlenmesi için Meclis-i Meşayih benzeri bir kurum kurulmalı ve bunları denetleyebilmeli. Neyi denetleyecek? Mensuplarını denetleyecek, kaç kişi bunlar? Ekonomik şeffaflığını denetleyecek. Hedefleri nelerdir bunların, onlara bakacak."

***

Oysa, tekke ve zaviyeler 1925 yılında kanunla kaldırılmış, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyyidlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, üfürükçülük, gaipten haber verme ve murada kavuşturmak maksadıyla muskacılık, türbedarlık gibi unvanlar ve faaliyetler yasaklanmıştır.

Bu itibarla hukuk dışı olan kurumları denetlemek, onları tanımak anlamına gelir ve suçtur! Diyanet, yasaklanmış ama alenen faaliyet gösteren kurumları mı denetleyecek?

***

Tekke ve tarikatlar, zannedildiği gibi İslâm dininin gereği olan kurumlar değildir. Bu tür kurumların kökeni eski Mısır dinine dayanır ve asıl kuruluş amaçları, din üzerinden maddi çıkar ve siyasi nüfuz sağlamaktır! Şeyhler, Mısır'dan çalıntı olan eski Yunan dinindeki insan-tanrılara benzer!

Güçlenirlerse, Haşhaşilerin Büyük Selçuklu devletini yıkması örneğinde olduğu gibi roller de üstlenirler.

Osmanlı döneminde de sözde tarikat karşıtlığı ile ortaya çıkan Kadızâdeliler hareketinin başlattığı isyan neredeyse devleti ele geçiriyordu. Ordunun Bektaşiliğe dayanması da başlangıçta işe yaradı ama devletin çöküş sebeplerinden biri oldu.

Fetullah Gülen cemaatinin devleti nasıl ele geçirdiği 15 Temmuz'da ortaya çıktı zannediliyor. Anlaşılıyor ki kripto yapılanma esas alınırsa, tasfiye edilenler, aysbergin su üstünde kalan kısmıdır!

***

Tayyip Erdoğan, dün bir itirafta bulundu ve "Temel kanunların yenilenmesinden, geleneksel mimariye sahip modern adliye binalarının inşasına, UYAP'ın kuruluşuna kadar cumhuriyet tarihinin en büyük reformunu gerçekleştirdik. Ama bir şeyi gerçekleştiremedik, UYAP gibi çok önemli bir teknolojiyi, maalesef bu bir öz eleştiridir; FETÖ'cülere kaptırdık. Ve bu ağ, orayı kendi sinsi emelleri için çok acımasız kullandı ve oradan da gerçekten de en büyük zulmü icra etti." dedi!

Sadece UYAP'ı mı kaptırdınız? 12 Eylül 2010 referandumu, yüksek yargının FETÖ'ye teslim edilmesi için yapılmadı mı? Mezardaki ölülerin bile kaldırılıp oy kullanmasını isteyen kimdi!

Ordu, yargı ve emniyeti de kaptırmadınız mı? Üniversite, KPSS ve diğer bütün sınav sorularının çalınmasına göz yumarak yüz yıl geçse düzeltilemeyecek adaletsizliklere sebep olmadınız mı? FETÖ'ye yol açan bu siyasi kararları alan kimdi?

Yazarın Diğer Yazıları