Sadece asker mi zehirlendi?

Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünün millî gelirde gerçekte daha üst sıralarda olduğunu belirterek "Kayıt dışı, yastık altı bunların hepsini piyasaya sokmanın -millî bir davranış olarak- gayreti içinde olmalıyız" dedi.

Oysa Mahfi Eğilmez'in 21 Aralık 2003 tarihli "Kayıt dışı" başlıklı yazısında belirttiği gibi, "Harcamalar üzerinden de GSMH hesabı yapan bir ekonomide millî gelir açısından kayıt dışılık hiçbir zaman söylendiği kadar yüksek olamaz. Yüksek olan vergi dışılıktır. Bu ikisini birbiriyle karıştırmamak gerekir."

Yastık altında olsa olsa altın vardır. Fakat altın da piyasadan alınmaktadır. Yani harcama yapılmaktadır.

***

Bence burada yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırmak gibi bir hedef gözetiliyor, bankalar ve basın bu iş için kullanılıyor ama projeye kimse itibar etmiyor!

Neden acaba? Kayıt dışı altınları piyasaya sokmak millî bir davranış ise halk neden bankalara koşmuyor?

Çünkü halk, mevcut kapitalist ekonomik sistemin zengine yaradığını, güvenilir olmadığını çok iyi biliyor. Bu sebeple ve özellikle kadınlar, ellerinde "altın sigortası" bulundurmak istiyor. Aslında böyle yapmakla millî bünyeyi de sağlam tutuyorlar. Kazaya, belâya, kara güne karşı sakladıkları ak akçeyi, banka hesabına kaydettirmek işlerine gelmiyor.

***

Tabii, Türkiye bir bütün olarak kara gün içine düşerse, zaten herkes elde avuçta ne varsa bozdurmak zorunda kalacaktır.

Şimdi Katar krizi ile beraber Türkiye'nin "kaynağı belirsiz" döviz girdileri mi kesildi ki yastık altındaki altınlara ihtiyaç duyuluyor?

Eğer, Türkiye kara gün içindeyse, böyle satır arası sözlerle ak akçeler toplanamaz! Büyük kampanya gerekir. O da yetmez! Halkın bu daveti yapanlara güven duyması gerekir.

Halkın devlete güvenmesinin birinci şartı adalettir. Türkiye'de adalet sistemi düzgün çalışsa, Manisa gibi bir asker toplama ve eğitim merkezinde, Mehmetçikler, kısa bir süre içinde yedikleri yemekten üçüncü defa zehirlenir miydi? İş işten geçtikten ve bir asker kaybedildikten sonra bile gereken tedbir alınmamışsa, bu çocukları yetiştiren anne babalar kime güvenecektir?

Sorun, askerin ihtiyaçlarının sadece bir ekonomik faaliyet olarak görülmesinden ve özelleştirilmesinden kaynaklanıyor. Bizim askerlik yaptığımız dönemde asker, kendi yemeğini kendisi yapar, yemek malzemesini dışarıdan satın alırdı. Çünkü asker yemeğinde de güvenlik birinci kuraldır! Zehirlenme sudan kaynaklansaydı, sivil Manisalıların da etkilenmesi gerekirdi. Sadece askerler zehirlendiğine göre yedikleri, içtikleri ve teneffüs ettikleri, temas ettikleri her şey kontrol edilmelidir.

Bir de askeri hastanelerin ortadan kaldırıldığını hatırlayalım. İyi mi oldu? Böyle siyasi kinlerle devlet yönetilir mi?

***

Wall Street Journal ise Katar krizi sebebiyle Arap ülkeleri ile karşı karşıya kalan Türkiye'nin uzun vadede ciddi problemler ile uğraşmak zorunda kalabileceğini yazdı.

Haberde "Ankara'daki yetkililer, Katar'ın bu şekilde 'baskı altına alınıp ezilmesine' izin verilirse, uluslararası baskının yöneleceği sıradaki hedefin Erdoğan yönetimi olacağından korkuyor" denildi ve eski Merkez Bankası Başkanı Bülent Gültekin'in, "Türk Dış politikası iyiden iyiye kişiselleşti, tıpkı iç politikası gibi. İç politikada bu kişiselleşme her seferinde Erdoğan tarafından lehe dönüştürülmede başarılı oldu. Fakat konu dış politika olunca kafasına estiği gibi hareket etmek başını belâya soktu" görüşüne yer verildi.

Kısacası sadece Manisa'daki asker zehirlenmedi? İç ve dış politikayı bir kişiye yıkan sistemle Türkiye zehirlendi! Tedavisi mümkün ama önce gerçeği kabul etmek gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları