Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Rus uçağı, Enver Paşa ve Kamran İnan...

Günlerdir uykusuz "Enver"i okuyorum. Tarihe farklı bakış açısı getiren Murat Bardakçı'nın çok tartışılan "Şahbaba"sından sonra 15 yıldır çalıştığı "Enver" kitabı okurla buluştu. Kelimenin tam anlamı ile "titiz" bir çalışma. Belgelere, el yazılı mektuplara dayanıyor. Enver Paşa'ya olan hayranlığım sebebi ile onunla ilgili yazılan tüm eserleri okudum. Günün birinde romanını yazma arzuma bir türlü gem vuramıyorum. Bardakçı'yı tartışabiliriz lakin son kitabı müthiş. Ayrı bir yazı konusu. Olayları yaşandığı günlerin ortamında değerlendirmek lazım. Şüphesiz Enver idealist, vatanseverdi ve şehittir. Ancak yenildi.

Tam da Suriye krizini yaşarken Rus savaş uçağının vurulup düşürüldüğü günlerde hemen her sayfasının altını çizip, notlar çıkardığım "Enver" kitabı bu günlerde özümsenerek mutlaka okunmalı. Enver Paşa'yı günün birinde dönüp uzun uzun yazacağım. Şimdi savaş naralarının atıldığı, zafer sarhoşluğunun yaşandığı tabloya dönmek zorundayız. Amerika'nın Irak'ı işgali üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçti. Bir milyondan fazla ölü, 3 milyon yaralı ve sakat. 3-4 milyon civarında yurdunu terk etmek zorunda kalan insan. Defacto ile fiilen kurulan Kürt bölgesi. Ve Irak'ın en önemli unsuru olan Türkmen'in yok sayılması. Misak-ı Millî sınırları içindeki Musul ve Kerkük'ün demografik yapısı değiştirildi. Her karışı Türk'ün toprağı olan Telafer'de taş üstüne taş bırakılmadı. Tuzhurmatu gibi tamamı Türkmen olan bölgelerde soykırımla beraber tehcir yaşandı ama Türkmen adını anmadı dünya. AKP iktidarı, ortağı olan Barzanistan'ı ürkütmemek, eş başkanlığını yüklendiği BOP'u gerçekleştirmek adına bir kez bile "Türkmen"i telaffuz edemedi. Suriye'de Emevi Camisi'nde namaz kılacağını iddia edenler, "6 ay içinde biter" dedikleri Esad'ı 4 yıldır deviremediği gibi daha da güçlenmesini sağlarken de "Bayır-Bucak Türkmenleri'ni" aklına dahi getirmedi. Son günlerde "Türkmen aşkını" keşfederek "Türkmen Dağı"ndan dem vuruyorlar. Yıllarca besleyip büyüttükleri ve "öfkeli Müslümanlar" dedikleri IŞİD'in adını da DAİŞ olarak değiştirip düşman ilan ettiler. Parasını, silahını verdikleri PKK'nın yan unsuru PYD'ye de tavır almış gibi yapıyorlar. "Mış gibi yapmak" fıtratlarında var ne de olsa. Ege'de kıta sahanlığı delik deşik. Adalarımız işgal altında. Stratejik derinlik çukura batmışken "angajman kuralları"na sarıldılar. Uluslararası ilişkiler hukukunda "angajman" denilen kavramın yaptırımı bile yoktur. Ege'de Yunan'a angajman yapamayan, Amerikan-İsrail uçaklarına bunu uygulayamayan Türkiye, Rus uçağına angajmanı hatırlatmış öyle mi? NATO'nun etekleri altına sığınıp "Rus Ayısı"yla çuvala girmenin bedeli ağır olur. 1950'lerden 90'lara kadar uzanan 40 yıllık soğuk savaş dönemi emperyalistlere yararken Türkiye, adeta tarihin trenini kaçırmıştır bu esnada.

Değerli arkadaşım Yalçın Demir, İsmet Özel'in "Fareleri küheylan, balkabaklarını fayton yapacaklar ama saat gece yarısını vurur vurmaz bütün büyü bozulacak" veciz sözünü hatırlattı. Ardından Banu Avar'ın "Emperyalizm daha çok iste, elindekilerini kaybet oyunudur" tespiti kulaklarımı çınlattı. Büyük oyunun farkına varmak için müneccim olmaya gerek yok. Ekonomik kriz kapıda. Kış geldi. Doğal gazda Rusya'ya bağımlıyız. En büyük gelirimiz turizmde. Rus turist sayısı yıllık 3 milyondan fazla. Hamaset yüklü söylevlerle savaş naraları atmak, kahramanlık türküleri ile askere gaz verenlere, Suriye'deki Süleyman Şah şehitliğinin gece yarısı adeta çalınarak getirilişini hatırlatırken, Orta Doğu bataklığında bir tek İsrail'in tarihinin en keyifli günlerini yaşadığını da belirtmekte fayda var.

* * *

Güzel insanlar iyi atlara biniyor ve gidiyor. Yüreğimde Hasan Demir ağabeyimle ilgili bir yazıyı kaleme almayışın acısı var iken saygın bir devlet adamını kaybetmenin acısı  ile sarsıldık. "Türkiye kadar kendi hainini yetiştiren ülke yoktur" diyen Kamran İnan'ı kaybettik. Cumhuriyetimizin çimentosuydu İnan. Fransa'nın çok az devlet adamına verdiği "Légion d'honneur Nişanı"nı 2006 yılında reddetmişti. Birlikte uzun yıllar görev yapan Suat Çağlayan, "Kamran İnan öldü, bir kütüphane yok oldu!" sözleri ile hakkını teslim etmiş. Allah rahmet eylesin...

Yazarın Diğer Yazıları