Robot gazeteci robot siyasetçi!
Los Angeles Times gazetesi, robot muhabir kullanmaya başladı! Gazeteci ve yazılım uzmanı Ken Schwencke’nin yazdığı programa göre deprem veya cinayet gibi bir olay, robota önceden yüklenen şablon sayesinde üç dakika içinde habere dönüşüyor. Yine de haberin yayınlanıp yayınlanmamasına yazı işleri müdürleri karar veriyor!
Aslında buna gerek yoktu. Çünkü Amerikan gazetecilerinin çoğunluğu formatlanmıştır. Beyinlerine önceden yüklenen verilere göre şablon haberler yazar, şablon yorumlar yapar!
***
Denilebilir ki Türkiye’deki gazetecilerin durumu daha mı farklı?
Türkiye’de Amerika’daki gibi vahşi kapitalizm yerleştikçe, gazeteler ve televizyonlar da yeni düzenin esiri oldu. Meslekten gelen gazete sahiplerinin yerini holding sahipleri alınca, holdingin çıkarlarını korumak adına, iktidarlara her türlü tavizi veren veya doğrudan iktidarın güdümünde yayın yapan bir medya oluştu. Bu dönem çabuk aşıldı. Çünkü Türkiye’de önce sermaye, bağlı olarak medya ve sonuç olarak da siyaset yabancılaştı. “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığındık” diyerek Türk Silahlı Kuvvetleri’ni çökertme operasyonu başlatan siyasi kadrolar, gazete ve televizyonları, ihale verdikleri iş adamlarına salma salarak havuzlamaya başladılar. Havuzda topladıkları rüşvetle gazete ve televizyon gruplarını satın alan iktidar sahipleri, mülkiyetini tam olarak elde edemedikleri ancak yine ihaleler vasıtasıyla kontrol ettikleri gazetelerin haberlerine, köşe yazılarına, televizyonların programlarına hatta alt yazılarına bile bire bir müdahil olmaya başladı. Öyle ki “Alo Fatih” veya “Alo Mustafa” denilince, daha talimat almadan “emredersiniz efendim” diyen gazete televizyon yöneticileri türedi. Köşe yazarları ve gazete-televizyon yöneticileri doğrudan Başbakan tarafından istihdam edilir oldu. Medyanın işvereni Başbakan olunca kazara kaleminden bir eleştiri çıkan en güvenilir yandaşların bile işlerine son verildi.
Türk Milleti, zaten lidere endeksli bir kültüre sahiptir. Diğer taraftan, siyasiler dindeki “biat” geleneğini, cemaatler üzerinden siyaset kültürü haline getirdi. Sonuçta partilerde de üniversitelerde de gazetelerde de televizyonlarda da en iyi biat eden, büyük patron önünde en iyi rükûya hatta secdeye varan insanlar “çok kazananlar” sınıfına girdi. Öyle ki bu yolda namusunu, şerefini hiçe sayabileceğini söyleyen bilim adamları bile çıktı!
Dolayısıyla robot gazeteciliğin mucidi Ken Schwencke değil, Tayyip Erdoğan’dır!
AB’den AKP’ye Öcalan kıyağı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, “Öcalan’ın ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla hapishanede tutulması ihlâldir” yönünde karar verdi!
Çözüm süreci denilen ve İngiltere’nin koordinatörlüğü, ABD’nin himayesi altında başlatılan Oslo sürecinin sonraki aşamalarında Abdullah Öcalan’ın serbest kalacağına dair bir söz verildiği anlaşılıyor.
AKP’nin tek başına böyle bir karar veremeyeceğini bildikleri için AİHM eliyle, müsait zemin oluşturuyorlar. AKP’yi rahatlatıyorlar! Yoksa Tuğrul Türkeş’in tespit ettiği gibi ceza hukuku ile ilgili bir kararda Dante’nin “Siz ki, buraya girenler, bütün umutlarınızı geride bıraktınız” sözlerine gönderme yapılarak hukuk, şiirle ve edebiyatla şekillendirilmeye çalışılmazdı!
Tuğrul Bey, “Bugünlerde, umarız AİHM’den bir yargıç kalkıp da Fransız düşünür Michel Foucault’un ‘hapishane’ eleştirilerinden feyz almaya kalkmaz. Zira Foucault’un ‘modern hapishane kritiği’dikkate alındığında, hapishane sisteminin topyekun yerle bir edilmesi gerekebilir!” diyor ama Türkiye’deki biat kültürü Londra ve Washington’a biat haline gelince, “Minareler süngümüz” diye başlayan dört mısralık bir şiirle, Türkiye’nin kaderi değiştirilebiliyor!