Rize'deki kriminal tipler

Öyle veya böyle maç 3-3 sona erdi. Suçu kendilerinde araması gerekenler, ihaleyi iki gazeteciye çıkardılar. a Spor'un Rize temsilcisi Selman Kutlu ve kameraman Ahmet Çağlar Yıldırım'ı tekme-yumruk dövdüler. Görüntüler ortada, Şansal Büyüka'nın geleneksel eyyamcılığı "söylenene göre kameraman da Volkan'a küfür etmiş" sallaması gerçeği örtmeye yetmez. Başakşehir, Kulüpler Birliği Başkanı, Sayın Cumhurbaşkanı'nın eş durumundan akrabası Göksel Gümüşdağ'ın lakin ve fakatlarla dolu açıklamasını da kimse yutmaz.

Otobüs şoförü, tercüman ve diğer yardımcı elemanların saldırısı meydanda. Ancak, başarısız kaleci Ufuk Ceylan'ın Günay gecelerinden fazlaca etkilendiği ortada. Ufuk saldırının başrollerinden birini üstlenmişti. Tıpkı Yalçın Ayhan ve olayların sürpriz ismi Volkan Babacan gibi.

Baba adayı

Gelelim "futbolumuzun olay adamı" Emre Belezoğlu'na. Bir Rizespor taraftarına saldırışını izleyince şaşırmadım. Tel örgülere tırmanışı tüy dikti. Hele dünkü Yeniçağ'ın spor sayfasındaki fotoğrafını -tüm medyanın kullandıkları arasında en anlamlısı idi- fark edince "sabıka dosyası"nı açıverdim. O bakış, ünlü İtalyan hukukçu Lombrosso'nun "Kriminal Tipleri" anlatışının sembollerinden biriydi. Emre'nin bu kavgası ne ilk ne sonuncu. Kendisine şöhret yolunu açan ekmeğini yediği Galatasaray'ın bile "kara listesinde". Bir Macaristan millî maçında basın tribününe yaptığı el kol hareketlerini unuttuk mu? Galeri sahibiyle, park kavgası ve bunun benzerleri gazete arşivlerinde. Zenci futbolculara hakaretleri İngiltere'de başladı. Trabzon'dakilerle devam etti. Az daha hapse giriyordu. Hani Fatih Terim'in soyunma odasında ona yaptıklarından söz etmek istemiyorum.

Aziz Yıldırım'a da uyarıda bulunmak istiyorum. Koca Fenerbahçe'yi Emre Belezoğlu'na emanet edeceği haberleri doğru mu? Bir zamanlar Acun Ilıcalı'nın ısrarıyla aldığı daha sonra kapının önüne koymak zorunda kaldığını futbol direktörü yapacaksa mutlaka iyi bir psikiyatrist de transfer etmek zorunda. Eğer amacı, "Benden sonra tufan" ise bundan büyük kötülük yapılabileceğini sanmıyorum.

Son olarak Abdullah Avcı'ya birkaç lafım olacak. Bu Rize kökenli Kasımpaşa nüfusuna kayıtlı çalıştırıcının üst düzey bir ekipte -millî takım dahil- başarı şansı yok. Saldırıyı önce seyretti. Sonra laf olsun cinsinden müdahalesi kimseyi tatmin etmedi. Hani "tavşana kaç, tazıya tut" sözündeki gibi. Bazı basın kuruluşlarımız da sergiledikleri tavırlarıyla Avcı'dan farksız.

Bu arada Selman Kutlu ve Ahmet Çağlar Yıldırım'a geçmiş olsun dileklerimi yollamayı unutmuyorum.

***

Politikacılara

Eğrisi Doğrusu'nda Taha Akyol'un verdiği büyükşehir örneklerine bayıldım. Ne dedi hatırlayalım:

* Süleyman Demirel Boğaziçi Köprüsü'nü yaptı. İstanbul'da ilk seçimi kaybetti.

* Turgut Özal, F. Sultan Mehmet Köprüsü'nü açtı. O da ilk seçimde yıkıldı.

Buna bir ilave de ben yapayım. Efsane Belediye Başkanlarından Osman Kibar, İzmir'e tarihinin en uzun ve mükemmel kanalizasyon sistemini kazandırdı. Hemen akabinde koltuğunu bir boksör eskisi İhsan Alyanak'a kaptırdı.

Demek ki megakentlerde bazı değişik yargılar var. Seçmen kızdı mı, "al hizmetini başına çal" diyebiliyor. Taha Akyol'un söylediği gibi İslami Burjuvazi, kayyumların artışından endişeli. Mülkiyet hakkını kaybetme korkusu başladı. Hukuksuzluk iyice panik yaşatıyor. Eğitimli sandıklardan çıkan hayır'lar bunun göstergesi. Prof. Dr. Sencer Ayata'nın dediği gibi "kahveden cafeye geçiş dönemindeyiz". Hangi akımdan olsalar dahi gençler kendi hayatlarını yaşamak istiyor. Babalarının yolunu çoktan terk ettiler.

***

SİLBAŞTAN: Deniz Bayramoğlu iyi giderken eskiye döndü. Gündem Özel'inde hayatın matematiğini işlemeye çalıştı. Konuyu ele alanlar arasında "Sergen Yalçın oturuşlu" ve "Ödül kitabını yırttım attım" diyenler çıkınca zaplayıp başka kanala geçtim.

Yazarın Diğer Yazıları