Referandumun gerçek anlamı!

ABD'nin AB Büyükelçisi olması beklenen Ted Malloch, "AB, Türkiye için bir nevi karar verdi aslında; üye olarak alınmayacak! Açıkça belirtmek gerekirse bunu 20 yıldır biliyorduk. Benim önerim Türkiye'nin, uluslararası platformlara kuzeye, güneye, doğuya, batıya stratejik yaklaşması. Ülkelerle ticari anlaşmalar imzalasınlar. Özellikle ticari anlaşmaların imzalanması gereken ülkelerden biri İngiltere..." dedi.

***

Peki yıllar önce Ankara'da gündüz vakti havai fişek patlatarak AB'ye giriş yolunda bir adım atılmasını kutlayan AKP iktidarı, Türkiye'nin AB'ye hiçbir zaman alınmayacağını bilmiyor muydu?

O zamanlar, Fransa Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı François Loncle, "Tarihi ve özellikleri dikkate alındığında Türkiye, AB'ye hiçbir zaman giremez." diyordu.

Eski Almanya Başbakanı Helmuth Schmidt, "Türkiye'nin nüfusu, şu anda 65 milyon, 35 yıl içinde bu sayı 100 milyona çıkacak. 21. yüzyılın sonlarına doğru Türkiye'nin nüfusu Fransa ve Almanya'nın toplamı kadar olacak. Türkiye'yi AB'ye almak isteyenlerin bu rakamları akıllarında tutmaları lazım. Lozan'da bir Kürt devletinin kurulmamış olması, büyük hatadır" diyordu"!

Eski Almanya Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher de "Türkiye için bir Yugoslavya modeli uygundur." görüşündeydi. Yani parçalanmış bir Türkiye!

***

Peki buna rağmen, AKP iktidarı, hangi amaçla, toplumu AB rüyasıyla aldatıyordu!

Bunun sebebini, dönemin bir AKP yetkilisi, Birlik Vakfı'ndaki bir toplantıda eleştiriler üzerine, "Bizim yaptığımız iş, Ankara'nın şerrinden, Brüksel'in şefaatine sığınmaktır" diye açıklamıştı.

AB rüyası yalan oldu ama, şer merkezi olarak gördükleri Ankara'da, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni önce Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi davalarla yıprattılar ve millî subayları tasfiye ettiler, sonra da kullanmak için generalliğe kadar yükselttikleri FETÖ'cüleri, tutuklama listelerini göstererek darbe girişiminde bulunmaya mecbur ettiler. Bu sayede ordunun emir komuta zincirini bozdukları gibi askeri okulları, hastaneleri bile kapattılar. Yetmedi, "milliyetçileri uyutma ve kontrol etme görevi" verilmiş bir kişinin yolu açmasıyla, Meclis'i de devreden çıkararak, Türkiye'nin "varlık"larını kime nasıl satacaklarını yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütün dayanaklarını nasıl tasfiye edeceklerini plânlamaya başladılar. Çünkü kendilerine biçilen rol buydu, görevleri "Yeni Türkiye" diye göstererek federal bir devlet kurmaktı!

***

İngiltere'nin The Times gazetesinin 4 Eylül 2005 tarihli sayısında, eski Savunma Bakanı Michael Portillo, 1 Mart tezkeresinin TBMM'den geçmemesini kastederek; "Bu olay, Türkiye'nin bizim yörüngemizden çıkması durumunda işlerin ne kadar fena olabileceğinin altını çiziyor" diyordu.

Alman gazetelerindeki karikatürlerde ise Türkiye'ye, AB'nin köpek kapısı layık görülüyordu.

O zamanlar, Türkiye'nin AB rüyası uğruna kalem oynatan gazeteciler, köşe yazarları, bütün bunları bilmiyor muydu?

Elbette biliyorlardı ama bol sıfırlı maaşlarını korumak için Türk halkını kandırma görevine yardım ve yataklık yapıyorlardı!

Şimdi de kullanılıp henüz hapse atılmamışların çoğu, Türkiye'nin rejiminin değiştirilmesi için yırtınıyor! İçinde, millî devleti yıkmaya yemin etmiş milliyetsiz solcular, gerçek kimliğini gizleyen sözde sağcılar ve sözde İslâmcılar olan bu güruh, Türkiye Cumhuriyeti'ni tasfiye memurları gibi çalışıyor! Yolsuzluğu meşru gösterecek fetva da veriyorlar, öğrenci yurtlarındaki sapıkları korumak için küçük mağdurların tecavüzcüleri ile evlenmesini de savunuyorlar ama Türklüğe kin ve nefret kusuyorlar.

***

Sadece bu aldatma ve kandırma operasyonu bile referandumda "hayır" demek için yeterli bir sebeptir! Bir millet, kendisini tasfiye edecek bir operasyona "evet" derse, zaten bunu engellemek, artık bir Türk mucizesi olur!

Yazarın Diğer Yazıları