Refah toplumuna çok uzağız

Memur-Sen tarafından her ay düzenli olarak yapılan "açlık-yoksulluk" araştırmasına göre, Türkiye'deki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 717 TL, yoksulluk sınırı ise 4 bin 847 TL olarak belirlendi.

Türkiye'de asgari ücret 1404 lira, en düşük memur maaşı ise 2900 lira. Bu demektir ki asgari ücretle çalışanlar açlık sınırında, memurların önemli bir kısmı da yoksulluk sınırında yaşıyor.

Hükümetin ve ekonomi yönetiminin, Gayri Safi Yurt İçi hasılada (GSYH) geçmişteki yüksek büyüme oranlarına dikkat çekmeleri ve bu sene de yüzde 5.5 büyüme ile övünmeleri, işçi ve memurun açlık ve yoksulluk sınırında kalmasıyla büyük bir çelişki yaratıyor.

Aslında, dünya gelir meselesini çoktan geçti. Halkın ve çalışanların refah meselesini tartışıyor. Refahın da yalnızca büyüme ve reel gelir artışı ile sağlanamayacağı, kalkınmada insan hakları, demokrasi, sağlık, eğitim, kültürel tatmin gibi, kalkınma göstergelerinin önemli olduğu açıktır.

1- Dünyada mutlak gelir dağılımı yoktur, olmadı. Ancak refah için gelir dağılımındaki bozukluğun kamu vicdanını rahatsız etmemesi gerekir. Kamu vicdanının kabul edeceği adalette bir gelir dağılımının sağlanması gerekir.

GSYH'da büyüme nüfus artışının üstünde ise Fert Başına Millî Gelir artar. Fert başına gelir artışı kalkınmayı ve refah seviyesini göstermez. Önce bakılması gereken GSYH'daki büyüme fertlerde gelir artışı yaratıyor mu?

GSYH'da büyüme, her zaman topluma yansımaz. Söz gelimi Türkiye'de işçi ve memura, enflasyon kadar düzeltme yapıldı ve fakat büyümeden pay verilmedi.

Ya da, GSYH'da büyüme toplumda çok dar bir çevreye gidebilir. Büyüme topluma gelir artışı ve refah artışı olarak yansımaz. Katar ve Suudi Arabistan'ın büyümesi petrol ihracatına dayanıyor. Ancak petrol gelirleri de emir ve kral ailelerine gidiyor. Oysa ki Katar'da kağıt üstünde 2017 için ortalama fert başına gelir 129 bin 726 dolardır.

Bu durumu çarpıcı bir örnekle açıklayabiliriz…

1000 kişi yaşayan bir köyün yıllık GSYH'sı 100.000 liradır. Ortalama olarak kişi başına yıllık gelir 100 liradır. Aynı köye tek başına yıllık geliri 100.000 lira olan bir zengin geliyor. Böylece Köyün Yıllık GSYH'sı 200.000 liraya çıkıyor. Köyde yaşayanların sayısı 1001 oluyor. Köyün ortalama fert başına geliri ise bir günde yüzde yüz artarak 200 liraya çıkıyor.

Demek ki, ortalama fert başına gelir her zaman refah düzeyini göstermez.

2- Halkın geliri artsa da, bu gelirin refaha yansıması gerekir. Diğer refah göstergeleri yanında ve hatta daha da önemli olarak:

* Demokrasinin olması gerekir...

* İnsanların, topluma zarar vermeyecek şekilde düşüncelerinde, kılık kıyafetlerinde, inançlarında ve siyasi tercihlerinde özgür olmaları gerekir. Aksi halde dikta rejimlerinde helal yoldan para kazananların bile lokmaları boğazlarında kalır.

* Herkesin, parası, malı-mülkü, devletin garantisi altında olması gerekir. Başka bir ifade ile mülkiyet haklarını koruyan hukuk düzeninin olması gerekir.

Birinci Dünya Harbi'nden önce, Arjantin dünyanın en zengin ülkeleri arasında idi.

1930'da askeri darbe yaşadı. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Arjantin hükümetleri gizli ve kamufle edilmiş Nazi taraftarı bir tutum içine girdi.

Pan-Amerikan Konseyi'nden çıkarıldı. Başkanlık sistemi, önce yararlı olan sonradan raydan çıkan bir Peronizm dalgası ile, sürekli tek adam ve popülizm yarattı. 1970 askeri darbesi oldu.

Özetle, Arjantin'de, darbeler, dikta yönetimleri, demokrasi ve hukuk düzenini bozdu. Dünyanın en zengin ülkeleri arasında olan Arjantin, şimdi 13.000 dolar fert başına gelir seviyesi ile dünyanın orta sıralarında yer alıyor.

Refah toplumu olmak istiyorsak, bu iki hususa dikkat etmek zorundayız.

Yazarın Diğer Yazıları