Ramazan bayramını nasıl kutlayacağız?
İdrak etmekte olduğumuz ramazan bayramı son zamanlarda yaşanan hiçbir bayrama benzemiyor. Ramazan bayramına girdiğimiz bu günlerde Türk/İslam dünyasının her yanından kan sızıyor. Kerkük/Telafer ağlıyor. Urumçi, Kaşgar, Kırım yas tutuyor ve nihayet Filistin kanamaya devam ediyor. Arakan Müslümanları ise ne göçerek ne kaçarak ölümden kurtulamıyorlar.
Kaşgar’da Urumçi’de oruç tutmak yasaklanmış. Gazze’de Müslümanlıkla birlikte insanlık katliama tabi tutuluyor. Yurtlarından sürülmüş, vatanında göçmen hale düşürülmüş Türkmen çocukları Kuzey Irak’ta acından ölüyor. Filistin’de kutsal ramazan ayında başlatılan Siyonist katliamlar bütün şiddetiyle sürüyor.
İsrail’in Filistin’de çoluk çocuk, hasta, yaşlı demeden gerçekleştirdiği kitle katliamları, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerince destekleniyor. İsrail söz konusu olduğunda ABD ve Avrupa ülkeleri her türden insanlık dışı tavrı, katliam ve cinayeti görmezlikten geliyor. ABD, İsrail ve Batılı için Müslüman, insandan, Müslüman kanı da insan kanından sayılmamaktadır.
İşin en ilginç yanı Filistin’de olup bitenler Türkiye hariç İslam ülkelerinde de gündem oluşturmuyor.
İslam ülkeleri tam da bir zamanlar şairin şu sözlerini hak eder gibi davranıyor: “Bu kadar cehl ile devlet nasıl olmaz berbad/Sadrazam umuyor düşmeni candan imdad” Müslümanlar, Filistin’de kanın durması için İslam düşmanlarından yardım dileniyor.
Durum dünyanın her yerindeki Müslüman’a “Bayram gelmiş neyime” dedirtecek kadar vahimdir.
İslam alemi -eğer varsa- en ağır ramazan bayramını yaşıyor. İslam coğrafyası üzerine, Siyonist aşağılamadan da kötü bir gaflet kâbusu çökmüştür. Müslümanlar kurşun gibi ağır bir bayram yaşıyor.
Küfür bir millet olduğu zaten biliniyor. Her yönüyle dayanışma içinde olan küfür dünyasına karşın Müslümanlar paramparçadır. İslam ülkeleri adeta ‘hiçbir konuda bir araya gelememekte bir araya geliyorlar’.
İsrail’in yaptığı zulmün yanına kâr kalması onu daha da pervasız yapıyor. İsrail özelde Filistin, genelde ise İslam dünyasını üzerinde, istediği her türlü tasarrufu yapabileceği bir kadavra olarak görüyor. İsrail, Filistin’de köşeye sıkıştırdığı silahsız ve savunmasız bir halkı orantısız gücüyle İslam dünyasının gözlerinin önünde resmen katlediyor.
İslam dünyasının sessizliği, ilkesizliği ve güçsüzlüğü İsrail’i daha da vahşileştiriyor ve meydan okur hale getiriyor. İslam ülkelerindeki bu cehalet, gaflet ve sefalet böylesine vahim felaketleri ortaya çıkarıyor.
Libya parçalandı, Irak bölündü, Suriye yıkıldı. Mısır birbirine düştü. Bütün bu bölünme, ayrışma, iç çatışma yetmiyormuş gibi bir de IŞİD denilen hilkat garibesi bir yapı ortaya çıktı. IŞİD barbarlık ötesi infazlarını Müslümanlar üzerinde gerçekleştirerek, en vahşi katliamları Allah adına işlediğini iddia ediyor. Müslümanları öldürerek Müslümanlığa, camileri havaya uçurup videolarını yayınlayarak da İslam’a hizmet (!) ettiklerini söylüyorlar.
İslam dinine Ebu Cehil’in vermediği kadar zararı IŞİD denilen bu cahiller, sefiller ve vahşiler grubu veriyor. İslam ülkeleri olanı biteni seyretmek ya da şikayet etmek ile yetiniyorlar. İslam dünyası hem dışarıdaki hem de içerideki barbarlara karşı çaresizlik içinde kıvranıyor!
İslam dünyası işte böyle atomize edilerek parçalanmış, birbirinden ayrılarak farklılaşmış, mezhep mezhep karşıtlaştırılarak güçten düşürülmüş bir halde ramazan bayramını idrak ediyor.
Ramazan bayramına halk arasında “şeker bayramı” da diyorlar. Tatlılık ve mutlulukla sonuçlanan oruç ibadetine atıfta bulunmak için bayrama böyle bir sıfat verilmiştir. Ancak İslam dünyasının her yanından kan sızarken, acı bütün Müslümanların yüreklerini sarmışken kutlanılan, tatlının değil, ancak acının bayramı olur!
Müslümanlar her yerde acı, elem, ızdırap ve kan içinde kıvranırken ramazan bayramını nasıl kutlayacağız? Acı ve ölüm kutlanır mı?