Politikacıyı yıkan skandallar
Siyasetçinin aşk ilişkisi her dönem gündemin ilk sırasını işgal etmiştir. Sadece merhum Menderes'inkilere sempatik gözlerle bakıldığı bilinir. Bu yüzden rahmetlinin üç ayrı gönül macerası seri yazı olmuştur. Bunlardan esinlenme filmleri hatırlıyoruz. Daha yakın dönemde Aynur Aydan'ın İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'le manşetlere taşınması aynı sempatiyi toplayamadı.
Deniz Baykal'la bir takım MHP'li parlamenterin görüntüye düşmeleri en çarpıcı örneklerdir. Bu seri organizasyonun bir FETÖ işi olduğunu çok geç anladık. Aradan yıllar geçtikten sonra dosya tamamlanıp dava açılabildi. Düşünün Deniz Baykal'ın CHP Genel Başkanlığı'ndan istifasına sebep olan kayıtların tarihi 2010. Tam 7 yılda bitirilen bir iddianame. 171 şüpheliden 164'ünün polis olması, daha çarpıcı nokta. Demek ki dönemin Ankara İstihbarat Şubesi'nin "Foto Film Bölümü" özel olarak bu konuyla ilgilendi.
Görüntülerin elde edildiği evin kapı anahtarı ele geçirilip, kopyalanıyor. Sonra da, kameralar yerleştiriliyor. FETÖ'cülerin talimatları Samanyolu TV'den aldığı iddialar arasında. Hatta bu kanalda yayınlanan Kollama adlı dizinin içinde "Bunları yayınlayın" talimatı veriliyor. Daha sonra bu görüntüler, yine aynı grubun bir internet sitesinden servise konuluyor.
Sonraki gelişmeleri biliyorsunuz. CHP'de Kılıçdaroğlu dönemi başladı. MHP'nin ise kimlerin eline kaldığı ortada. Bir yerde siyasetimiz yeniden dizayn edildi.
Dışarıdan örnekler
Bizdekilere benzer olaylar daha çok İtalya'da yaşandı. Genelde de başrolde hep Berlusconi vardı. Bu ünlü işadamı, medya sahibi ve Milan Kulübü başkanlığı kadar, alemleriyle şöhret yaptı. Düzenlediği "Dolce Vita" partiler magazin dünyasını yıllar yılı meşgul etti, bu konuda hakkında açılan davalar sonucu mahkum bile oldu. Muazzam serveti sayesinde, ucuz kurtuldu diyebiliriz. Bir yerde de İtalyan halkının "geleneksel hoşgörüsü"nden yararlandı. Berlusconi için gençleşme operasyonlarının "siyasetteki öncüsü" diyebiliriz. Dört bir yanını gerdirdi. Bir kaç kez saç ektirdi. Politika sahnesinden çekilmesinden sonra gelen İtalyan başbakanlarıyla bu kadar fazla ilgilenildiği kanısında değilim.
İngiltere'deki Profumo Skandalı da uzun süre gündemde kaldı. Escort bayanlarla politikacıların ilişkilerini hâlâ hatırlıyoruz.
Bir zamanlar azınlık hükümeti kuran İngiliz İşçi Partisi Lideri H. Wilson'u başbakanlıktan eden sekreteriydi. Kadının ağabeyine sağladığı ucuz arsa satışları ortaya çıktı. Daily Mail Gazetesi sayesinde iktidardan indirildi.
Diğer skandallar
Demokratik rejimle yönetilen ülkelerde iktidarlar sadece aşk hikayeleri ile yıpratılmıyor. Fransa'da durum değişik. Pompidou'nun evlilik dışı kızıyla fazla ilgilenilmediği bilinir. Belki de Paris'e "Aşıklar Şehri" denmesinin bunda etkisi büyük. Oysa Napolyon Bonaparte'a gidersek çok fazla macera buluruz. Adına roman yazılıp, filmler yapılan sevgilisi Desire, tarihin en ses getiren ilişkilerindendi.
Kamuoyunun gözünden düşürülmeye çalışılan politikacılar zamanımızda hayli fazla. ABD'de Başkan Yardımcısı Spiro Agnew'e yöneltilen suçlamalar istifasına kadar gitmişti. Hemen peşinden Başkan Nixon'ın rakip partiyi dinleme hamlesi cezaevine kadar uzandı. Watergate Skandalı hiç bir zaman unutulmayacak. Şimdi bile Donald Trump karşıtları her fırsatta bu olayı örnek gösteriyorlar. ABD Başkanı'nın tepesinde "Demokles'in Kılıcı" gibi gezdiriyorlar.
Casusluk
Tarihte casuslukla suçlanan en önemli isim Batı Alman Şansölye Willy Brand'tır. 1956 yılında Doğu Almanya'dan Batı'ya iltica eden Guenter Guillaume, Sosyal Demokrat Parti'ye katıldı. Çalışkanlığıyla kısa sürede Frankfurt Teşkilatı'nda Genel Sekreterliğe kadar yükseldi. Brand iktidara gelince bu kişiyi yardımcılığına getirdi. "Partinin Koordinasyonundan Sorumlu" yaptı. Gizli Servis'in şüphelenip takibe aldığı Guillaume, bir gün karısı ve kayınvalidesi ile birlikte tutuklandı. Gerekçe bomba gibi patladı; "Doğu Almanya adına casusluk". Bu olay, Brand'ın politika arenasından silinişinin başlangıcı oldu.
Bu tür örnekler, demokratik rejimle yönetilen ülkelerde bir konuyu önemle ortaya çıkarmakta. Devlet ve siyaset adamları her alanda uyanık olmak zorundadır. Yoksa, sonuçlara katlanmak zorunda kalırlar. Öte yandan ne kadar hoşgörülü olsalar da kamuoyu, skandal ve yolsuzluk suçlamalarına karşı her zaman hassastır. İhmal ve aldırmazlığın cezası ise kademe kademe göçüşe götürür. Ekonomik yıkılıştan, cezaevine girmeye kadar. Her türlü üçkağıdı yapıp ortalarda dolaşmayı sürdürenler ise bir gün duvara toslayacaklarını unutmamalı. Yani hak ettikleri cezayı mutlaka alacaklardır.