PKK'nın vizyonu ve partilerin vizyonu
Öncelikle belirtmeliyim ki PKK'nın asker eşi olan bir anne ve bebeğini katletmesi, 40 yıl sonra bile hiç değişmediğinin bir göstergesidir. Bebek katillerinin hiçbir siyasi hedeften bahsetmeye hakkı yoktur! PKK'nın vizyonu bu kadardır!
Bugünkü konuya geçelim... Prof. Dr. Nurşin A. Güney, Anadolu Ajansı'nın yayınladığı analizinde "Washington, Brunson üzerinden Türkiye'yi yaptırımlarla tehdit ederken, aslında Ankara'nın Batı'dan bağımsız bir şekilde başarıyla sürdürdüğü çok yanlı dengeleme siyasetini engellemeyi amaçlıyor." diye yazdı.
Bana göre ise asıl incelenmesi gereken konu, "Ankara'nın dengeleme politikası"nın doğru olup olmadığıdır. Veya böyle bir politika gerçekten var mı?
Türkiye'nin ABD'den bağımsız olarak kendi politikasını takip etmesi gerektiğinde şüphe yok da günümüzde dengeleme politikalarının geçerliliği kalmış mıdır bunu hiç düşünmüyoruz!
***
Bu arada CHP'de muhalifler olağanüstü kurultay için topladıkları imzaları sayarken, parti yönetimi, kurultaya değil, Mart 2019'da gerçekleşecek yerel seçimler için, Eylül ayında geniş katılımlı "vizyon toplantısı"na hazırlanıyor..
Tabii ki yerel seçimler için de ayrı bir çalışma gerekir. Ancak Türkiye'nin yönetimine talip olan bütün partiler için esas olan Türkiye ve dünya vizyonudur. Türkiye'nin takip etmesi gereken yolu çizmeden, genel seçim vizyonunuz da yerel seçim vizyonunuz da bir işe yaramaz.
Yıllar önce yaptığımız tespit şuydu:
"Önce bir Türkiye vizyonumuz olmalı. Bu vizyon, tamamen kendi yer altı ve yer üstü servetlerimize ve kim ne derse desin çok iyi yetişmiş olan insan gücümüze dayalı bir üretim ekseninde geliştirilmelidir. Türkiye merkezli bir entegrasyon modelini savunmalıyız. Türkiye'nin bu gücü vardır. Ekonomide, siyasette, kültür ve sanatta, askerlikte, Türkiye bir merkezdir.
Yerel siyasette yapılması gereken, ülke için düşündüğümüz büyük vizyonu, kendi şehrimize de uygulamaktır. Herkes, kendi şehrini el birliği içinde ayağa kaldırmak için uğraşırken, ülkenin ve insanlığın vizyonu ile de bütünleşmeli, Büyük Atatürk'ün gösterdiği hedeflere doğru koşmalıdır..."
***
Yine büyük Türk düşünürü Muhtar Şahanov, 2005 yılında bana şöyle demişti:
"İşin aslı şu: Maalesef dünya çapında vizyon sahibi bir Türk lider yok. Hâlâ sadece kuru kuruya birçok sözler veriliyor. Türkiye şu anda 80 milyon nüfusuyla dünyaya hükmedecek güçte bir ülke. Bir devletin uluslararası güç olması için gerekli bütün imkânlara sahip. Ama ne yazık ki Türklük ruhu yok! Bunu damarlarında hisseden lidere ihtiyacımız var. Kazakistan'daki parlamenterlerin de yüzde sekseni sima olarak Kazak ama ruh olarak kozmopolit, gölge tipler... Türkiye'yi de ABD ideolojisi, kültürü istilâ etmiş. TV dizilerinizde ve renkli gazetelerinizde Türklük ruhu hissedilmiyor. Halka, Türk maneviyatı verilmiyor. 'Büyük Türk Ruhu' Türkiye'nin özünde kalmamış. Buna yeniden sahip çıkmanız gerekir."
***
Genelkurmay Başkanlığı SAREM'in 2005 yılında İstanbul'da düzenlediği ''Bilgi Çağı ve Teknolojik Gelişmeler Işığında Toplum, Yönetim, Yönetici ve Lider Yaklaşımları'' konulu uluslararası sempozyumun ikinci gününde Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, vizyon sahibi olmanın, ''tarihin akışını ve olayların gelişim yönünü tahmin edebilmek'' olduğunu belirterek, ''Tarihte vizyon sahibinin örneği, Mustafa Kemal Atatürk'tür. Bugün liderlerin sorumluluğu nedir? Liderlerin sorumluluğu, geleceğin gidiş yönünü, geleceğe ilişkin trendi yakalayabilmesidir. Bugünün liderlerinden beklenen temel nitelik budur'' dedi.
AKP iktidarı ise 2006 yılında ABD ile "Stratejik Ortaklık Vizyon Belgesi" imzalamıştı.
Son Millî Güvenlik Kurulu bildirisinde bile ABD ile stratejik ortaklıktan bahsediliyor. Nerede kaldı denge politikası?