‘PKK çocuklarımızı versin’
Günlerdir anneler gözyaşı döküyor. Soma’dan bahsetmiyorum. Bir yaramız daha kanıyor.
Güneydoğulu çocuklar kaçırılıyor.
Kaçıranlar PKK’nın şehirlerdeki adamları.
Başbakan Recep T. Erdoğan adına PKK ile müzakere/istişareden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a kaçırılan çocukları soruyor gazeteciler.
Yüzünde hiçbir hissiyat okunmuyor. Adam bir sfenks, adam bir canlı heykel!
Ağzından dökülen iki kelime: “Teşekkür ederim.”
Bir cevap vermeyip sözü bitiriyorsa, bilin ki, “Böyle soru sormayın, PKK ile aramızı bozmayın, gül gibi geçinip gidiyoruz... Ağaç yaşken eğilir, elbette güçlenmek için militan toplayacaklar...” demek istiyor.
R. T. Erdoğan’ın toplantılarına katılan bir gazeteci cesaretini toplayıp şu soruyu soramadı:
“PKK ile müzakere/istişaredesiniz. Çocuk militanlar devşirecekleri hususunda sizin adınıza konuşan adamlarınızla PKK başları arasında bir muhâvere geçmiş miydi?”
Şimdi ben 76 milyonun huzurunda bu soruyu soruyorum.
Başbakan, “Analar ağlamasın.” sözünü sık dillendiriyor. “Çocuk katillerine idam gelmelidir.” diyen de o. Ama çocukları ya öldürtmek ya katil yapmak için kaçıran PKK’lılar hakkında bir kelime dahi etmiyor. R. T. Erdoğan’ın bu suskunluğu, “çözüm süreci” dediği anormal gelişmeye halel gelmemesi için olamaz.
Kendi kendinize sorun: Çocukları öldürtmek, katil yapmak için kaçıranlara karşı suskun kalanlara “iş birlikçi” denir mi denmez mi?!
Diyarbakır’da, İzmir’de, başka şehirlerde analar, babalar, kardeşler meydanlara çıktılar. Devlet büyüklerinin, PKK’nın uzantısı partilerin, belediyelerin eşiklerini aşındırıyorlar... “Ne olur, daha sâbi çocuklarımız... PKK kaçırdı. Bulun çocuklarımızı...” diye feryat ediyorlar.
Göz pınarları kurumuş analar karşısında yüreğiniz nasıl dayanıyor!
Emniyetin eli kolu bağlı... Kendi başlarına hareket edemezler. Ankara’dan gelen emir de belli: “Çözüm için susun... PKK istediğini yapsın. Size saldırsalar dahi geri çekilin.”
Ne diyordum... Allah’a güvenin... Rabb’imin bir bildiği vardır. Analar yollara döküldüyse, çocuklarını istiyorsa Hükûmet tökezleyecektir. Halk uyanmaya başlayacaktır.
Emniyet çetele tutmuş; 6 ay içinde 331 çocuk dağa kaçırılmış. Eğer Emniyet bu rakamı vermişse, sayı kat kat fazladır. Bir de kandırılıp götürülen 18 yaşın üstündekileri düşünün. Bunların sayısını kimse bilmiyor.
Açıktan ağlayan analar var, bir de içten içe ağlayan analar... Kaçırılan, kendiliğinden dağa çıkarılan çocuklar, bile bile ölüme gönderiliyor, bile bile hayattan koparılıyor.
Çözüm mözüm hikâye... Bunu, ülkenin birliğini isteyen kalemler, birileri “çözüm” kelimesini dillerine ilk doladıklarında yazdılar, söylediler.
PKK almış başını gidiyor ve hükûmet insanlarımızı PKK’ya mecbur ediyor.
Cesaretini toplayan “yandaşlar” bile PKK’nın iç savaş hazırlığında olduğunu yazmaya başladılar.
Ama Recep T. Erdoğan’a, Beşir Atalay’a sorun; “çözüm” gayet iyi gidiyor.
İnsanlarımız bir birine yabancılaştırıldıktan, ülke bölündükten sonra “çözüm” çok kolay!