Pazar Mavrası
Hüseyin Movit dostumuzla zaman zaman laflarız. Bu konuşmaları İZ TV'nin "İstanbul'un Yüzleri" bölümlerine benzetirim. Bizimki, metropolümüzün 50-60 yıllık geçmişine dayanır. Bir dönemin ünlü Karavan pavyonuyla -Erol Büyükburç burada şöhret olmuştu- başlarız. Bu yerin sahiplerinden Aydın Demir'in ünlü boksör Garbis Zaharyan'ı nasıl yendiğini de sohbete ekleriz. Mahmut Karaduman'dan dansöz Şıvga'ya kadar uzanırız. Eski Gedikli -Başçavuş- Arif Hanoğlu'nun "seksüel prodüktör" diye bastırdığı kartviziti konuşuruz. Eski vamp yıldızlar Üftade Kim'i Gönül Bayhan'ı yad ederiz. Hanoğlu'nun evliliğini kızının annesiyle değil "çocuk taklidi" ile şöhret olan Altan Karındaş'la yaptığını hatırlarız. Üftade ile Gönül'ün gişe rekorları kıran filmlerinin Bebek'teki Hanzade Köşkü'nde çekildiğini bilen kaç kişi kaldı dersiniz? Kesinlikle iki kişiyi tanıyorum; ben ve Movit! Eskilere yolculuk yapmışken Savcı Marlon Kemal'den bahsetmeyi unutmayalım. Bu kanun adamı ününü attığı yumruklar, bir kafada adam yıkmalarla kazanmıştı. İstanbul'un gece hayatı ondan sorulurdu. Ne de olsa Balatlıydı. Lise yıllarımda pek çok Çin pavyon hesaplarımın sponsoru olmuştu. Sonunda kumar yüzünden öldürüldü. En çok üzülen ben olmuştum. Böyle finansörü bir daha asla bulamadım.
Fıstıkdibi gazinosu
Fener-Balat'tan başlayarak eğlence dünyasının egemen olduğu ilçe Fatih'ti. Arda ve Tunca sinemaları hayli popülerdi. Çiçek, Millî ve Mehtap isimliler Haliç'in etrafına serpiştirilmişti. Bölgede gazinolar da vardı. Fener iskelesindeki Kılburnu ilklerdendir. Bana göre konum olarak en güzeli Fıstıkdibi idi. Burasını Geceler adlı bestesiyle ünlenen TSM şefi Kemal Gürses işletirdi. Yavuzselim'deki yerden Haliç'i bütün güzelliğiyle seyretmek mümkündü. Merhum Adnan Şenses'in sahne aldığı günleri hâlâ anımsarım. Şenses o sıralar kendinden bir hayli yaşlı sahne ve film yıldızı Suzan Yakar'la evliydi. Dayımın öncülüğünde Adnan Şenses'i dinlemeye gittiğimizi unutmam. Birtakım dini gruplar önce iki sinemayı yakarak ortadan kaldırdı. Daha sonra buraları yurt haline getirdiler. Sıra Fıstıkdibi'ne geldi ve kapısına kilit vuruldu.
İstanbul menüsü
Kraliçe Elizabeth'in ilk Türkiye ziyaretinde onu izlemekle görevli gazetecilerden biriydim. Cevdet Sunay'ın İngiltere Kraliçesi'nin elini eldivenlerini çıkarmadan sıkışını unutamam. Fakat en önemli anım büyük misafirin yemek işlerinin organizasyonuyla ilgiliydi. Konya Lezzet Lokantası'nın sahibi Nurettin Doğanbey'e gittim ve "Elizabeth'e sunacağınız menünüz ne olacak" diye sordum. Aynen şunları söyledi:
"Önce sarı mercimek çorbası sunacağım. Sonra Tophane patlıcanını oyup içine et, soğan, maydanoz koyacağım, üstüne domatesi kapak yapacağım. Bu kuyu kebabını vereceğim. Ana yemeğim ise tereyağında pişirilmiş Ada Levreği olacak". "Peki tatlı" şeklindeki soruma ise "manda kaymaklı ekmek kadayıfı" şeklinde cevap vermişti. Aradan geçen 45 senede kaybettiğimiz en önemli değerin Prenses Adaları'nın asil balığı Levrek olduğunu görüyoruz. Meydan artık suni yemle büyütülen çiftlik levreklerinin.
...
Köprübaşı'ndaki -Balat'la Fener arasında- Mavi Köşe'yi şimdilerde dördüncü nesil Arnavutlar işletiyor. Tek öğün yemek veriliyor. Kurucu merhum Rıfat Baba'nın terbiyeli işkembesini bulmanız artık mümkün değil. Sabaha karşı bütün Beyoğlu buraya akardı. Anlayacağınız İstanbul'un değerleri birer birer yok oluyor. Öte yandan "yediğim en lezzetli şey nedir" diye soracak olursanız Burgazada'nın midyeleri cevabını veririm. Kalpazankaya'dan çıkardıklarımızı bir teneke parçasının üstünde çalı çırpı ateşiyle pişirirdik. Ortaya çıkan şeyin tadı hâlâ damağımda.
***
ÖZEL NOT: Ölçüyü kaçırınca yazı karakteri küçülüyor. Bu da benim günahlarımdan. Bir süredir dozunda kalamıyorum. Şikayetçi dostlarım bu durumumu düzelteceğimden emin olsunlar. Bir kısım okurum da "illa da spor yaz" demekte. Onları da ihmal etmiyorum. Sevgi ve saygılarımla.