Papaz devleti dize mi getirdi?..
Dünkü Yeniçağ'ın birinci sayfasında iki önemli haber vardı...
Manşetteki haber, "ABD'den küstah tehdit" başlığını taşıyordu... Sayfanın altında ise "Tahran Washington'a meydan okudu" başlıklı bir haber vardı...
Bu yazının asıl meselesi İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin, Kızıldeniz'in artık "ABD için güvenli olmadığı" yolundaki tehdidi değil...
Asıl konu, İran bile ABD'ye her fırsatta meydan okurken, Türkiye'nin "yaptırım"la tehdit edilmesi ve AKP iktidarının buna karşı etkili duramaması...
Peki, iki "tehdit" arasında sıkışan ve sırıtan diplomatik paradoks neyi anlatıyor acaba?.. Yanıtı çok basit ve çok düşündürücüdür bu sorunun...
Velhasıl dünyanın ahval ve şeraiti bellidir; Herhangi bir devletin bir başka devletle öyle amansız bir savaşı yok şu dönemde...
ABD-Kuzey Kore gerginliği de şu sıralarda tehdit edici boyutlarda değil...
Nükleer füze krizi bu günlerde kimseyi rahatsız etmiyor yeryüzünde...
Suriye meselesi de ABD'yi tehdit edecek bir kargaşanın içinde değil artık...
Ancak ABD yönetimi uzun süredir panik halinde... Gece gündüz uyumuyor Trump yönetimi ve gözleri-kulakları İzmir'den gelecek haberlerde!..
Ve bu panik geçen haftalarda pervasız bir tehdide bile dönüşmeye başladı ki, işte hedefteki ülkeyi her açıdan yaralayan, kahreden mesele de burada ortaya çıktı!..
***
İmama karşı rahip mi?..
ABD'nin karşısında bu kez Irak, Suriye ve Libya gibi iç savaşa sürüklenmiş, zavallı hale getirilmiş devletcikler yok aslında!..
Peki, kime, ne için, hangi gerekçeyle ve cesaretle tehdit yağdırıyor ABD?..
Kime meydan okuyor Amerika, kimin "hukuk" sistemini hedef alıyor, kimden başıboşluk ve deyim yerindeyse teslimiyet istiyor Washington?..
Ne yazık ki hedefteki bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti ve yeri gelince "eyyy Avrupaaaa" diye kafa tutan AKP iktidarı!..
Hani, "hukukun üstünlüğü"nü savunan Türkiye Cumhuriyeti var ya, bir "papaz" için özgürlük talebi Demokles'in Kılıcı gibi başında dönüyor Ankara'nın...
Çünkü ABD ile Türkiye arasında uzun süredir papaz Brunson gerginliği var... Neden bu kadar önemli bu şahıs, ABD yönetimi tüm işini bırakıp neden bu papazın peşine düşmüş acaba?..
Mahkeme tutanaklarına bakılırsa, "İzmir'de terör örgütleri FETÖ ve PKK adına suç işlediği, casusluk yaptığı" iddiasıyla hakkında 35 yıl hapis cezası istenen bir zanlı bu...
Ancak anlaşılıyor ki, Brunson'un bundan çok daha büyük önemi ve etkisi var ki, Washington yönetimi topyekûn teyakkuz halinde, meseleyi ısrarla takip ediyor...
ABD Başkanı Trump, geçen hafta Twitter üzerinden papazı cansiperane savunurken, onun "iyi bir insan ve aile babası" olduğunu belirtmiş ve "serbest bırak"ılması için Ankara'ya çağrı yapmıştı... Hem de birkaç kez ve de ısrarla...
"Türkiye bir hukuk devleti, kuru gürültüye pabuç bırakmaz" diye düşünüyorsunuz ama bir suç zanlısı için ortalığı birbirine katan ABD, sonunda biraz olsun emeline ulaştı...
Çünkü papaz Brunson cezaevinden çıkartıldı ve "ev hapsi"ne alındı!..
***
Tehditle "yaptırırım!..
Konu ne olursa olsun, yaşamın herhangi bir alanında, taviz bir kez verildi mi gerisi gelir...
Bir kez boyun eğildi mi, ensene çıkan çok olur bu dünyada... Hele de karşında emperyalizmin acımasızlığı ve pervasızlığı varsa?..
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay "Ucuz tehditlere tahammülümüz yok" dese de, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu "Kimse Türkiye'ye dayatma yapamaz" diye konuşsa da ve Binali Yıldırım "Bize tehdit sökmez" diye açıklama yapsa da, ABD "taviz"i ev hapsiyle görmüş olmalı ki, Türkiye'ye tehdit savurmaya devam etti!..
Papaz "ev hapsi" taviziyle yarı özgür kalmasına rağmen Trump ve yardımcısı Mike Pence, "din adamı" Andrew Craig Brunson'un serbest bırakılmaması halinde Türkiye'ye "yaptırım" uygulayacakları tehdidinde bulundu!!!
Trump papazla ilgili kararı en baştan vermiş olmalı ki, ondan "masum inanç adamı" diye söz etti ve "derhal serbest" bırakılmasını istedi... Hem de talimat verircesine...
***
Tavizin sonu gelmez ki...
ABD'li papaz gerçekten suçlu mu değil mi, ona elbette yargı karar verecek...
Çünkü Türk hukuk sisteminde "terör örgütleri FETÖ ve PKK adına suç işlemek ve casusluk yapmak" iddiaları çok vahim tutuklama gerekçeleri... İşte benzer suçlardan binlerce kişi de cezaevinde...
Ancak mesele artık papazın kim olduğu, suçunun ne olduğu değil...
Asıl mesele, ABD'nin "yaptırım" tehditleri de olmamalı...
Üzerinde düşünülmesi gereken "asıl vahim mesele" şudur;
Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti ABD istedi diye bir suçluyu nasıl cezaevinden çıkartır, ev hapsine alır?..
Böyle bir gaflette; "Türk devleti, dış etkenler ve baskılarla mı hukuk mekanizmasını işletiyor" gibi vahim ve düşündürücü bir soru yaygınlaşır ki, bu durum hem hukuku yaralar hem de bağımsızlığı...
Ne yani; Türkiye'yi, "yaptırım" tehdidiyle dize getirmeye çalışan her devlete taviz mi verilecek, boyun mu eğilecek, teslim mi olunacak?..
Ya da, ne aldı AKP iktidarı bu vahim taviz karşısında?..
"Terör yandaşlığı ve casusluk"la suçlanan bir "din adamı"na karşı, terör örgütü lideri olmaktan aranan "din adam"ı Fethullah Gülen'in iadesini mi sağlayacak Ankara?..
Böyle bir "takas" da söz konusu değilse, ABD'nin hukuku, düzeni, otoritesi ve bağımsızlık duruşu Türkiye'den daha mı esaslı?..
Yoksa başka "gizemli bir gerekçe" mi var da, papaz alelacele "ev hapsi"ne alındı, Ankara "küstah" tehdidi sıradan yanıtlarla geçiştirmeye çalıştı?..
Amerika, "ben her şeyi 'yaptırım' tehdidiyle yaptırırım" mı diyor yoksa?..
Yineliyorum; mesele papaz ve suçu değil artık... Asıl mesele milyonları rencide eden tehditlere boyun eğercesine "terör yandaşlığı ve casuslukla" suçlanan bir ABD'liye özel muamele yapılması, ev hapsine alınması...
Bu vahim olay ülkeyi yönetenleri rencide etmiyorsa, hiç kuşkunuz olmasın her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşını kahretmiştir... Hem de devlete, hukuka güvenini sarsarak... Çok yazık çok...