'Öykünmeci' İslâmcılar!
"İslâmcı" cenahın hususiyetle edebiyatçıları, kendi ifadeleriyle söyleyeyim, "öykünmeci".
"Öykü", "öykünme" kelimelerini hiç kullanmam. Öykü "hikâye"nin, öykünme "taklit"in yerine geçirilmek istenmiştir. ("Oğkenmek" kelimesini doğuştan biliriz. Yozgat ağzında sık kullanılır. Alaycı taklidi ifade eder. meselâ; "Ne oğkeniyon!" derler.)
Yüzyıllar boyu dilimizde yerini bulmuş, Türkçeleşmiş kelimeleri atıyoruz, birden bire bir kelime buluyoruz, tarihi siliveriyoruz. Sol "arılaştırma"ya gözü kapalı atlıyor, ya İslâmcılara ne oluyor? Solun maksadı, "İslâmî" havayı hiçbir surette solumamak. Kelimelerde bile fanatikler. Çünkü "hikâye" de, "taklit" de Arapçadan gelme.
Türkçeyi arılaştırmak, daraltmak isteyenler, öyle bir hava estirdiler ki, yeni kelimeleri kullanmayı bir statü kazanmak anlamına getirdiler. Bizim İslâmcılarımız, esasında beynelmilelci olduklarından bu tuzağa bile bile düştüler.
Ünlü edebiyat tarihçisi Prof. Dr. Ömer Faruk Akün (1926-2016) "Türk Dili Karşısında Türk Münevveri" kitapçığından şu satırları aktardıktan sonra asıl mevzumuza geleceğim: "Dil ile meşgul olan bir kurumun veya şahısların Türk dili için tasavvurlar, düşünceler ortaya atması, bunları kitapları ile, broşürleri, mecmuaları ile yaymağa çalışması, zorla kabul ettirilmeğe kalkışılmadığı müddetçe normal sayılabilir. Fakat bizde iş, bu raddede kalmayarak yanına devletin kuvvetini alan, fiilî ve müessir bir müdâhale şekline girmiştir." (s. 11).
Her teklifi yapabilir, her kelimeyi ileri sürebilirsiniz. Ama, tabiî ve tarihî akışı bölen yeni bir dile zorlayamazsınız.
Şu anda tutuklu olan HDP'nin başında bulunmuş biri, hapishanede hikâye yazmış.
Eskiden beri çıkan "İslâmcı" cenahın edebiyat dergilerinden "Hece"deki bir yazı tartışma açtı. Mehmet Ocaktan (Kendisinin İkinci Yeni tarzında şiirleri vardır.), "İslamcı entelektüel çizgiye sadakatiyle bildiğim bu dostumuz (…) Hece'ye milliyetçi fanatizmin bir temsilcisi gibi saldırıyordu." diye yazıyor. ("Dindarların fanatizmle imtihanı", 7 Mart 2018).
Ocaktan devam ediyor: "'Heceöykü' dergisinde (…) '2017 Yılında Yayımlanan Öykü Kitapları' adlı listenin bir paragrafında Selahattin Demirtaş'ın öykü kitabından bahsedilmiş. Hemen hatırlatmakta yarar var, yazı hiçbir şekilde ideolojik bir yaklaşım içermiyor, tamamen sanatsal bir değerlendirme. (…) Yani, İslamcı entelektüel camianın yıllardır adeta tırnaklarıyla kazıyarak bugünlere getirdiği kültürel ve sanatsal çeşitliliğin aydınlık yüzünü terkedip, kavmiyetçiliğin kirli yüzünü tercih ediyorlar. Çok yazık... "
(Mehmet çirkinleşmeyelim lütfen... "Milliyetçi fanatizm", "kavmiyetçiliğin kirli yüzü" gibi kasıtlı ifadeler senin gibi bir "entelektüel"e yakışır mı?)
Kim yayınlarsa yayınlasın hikâye üzerinde durulur ama Ocaktan'ın bahsettiği satırlar şöyleyse ne denir acaba:
"Kısa bir ayraç da Selahattin Demirtaş'ın yayımlanan ilk öykü kitabı Seher için açmalı. Türkiye ve benzeri ülkelerde hapishanelerin yazar yarattığı, daha doğrusu ortaya çıkardığı bilinen bir gerçektir. Bunun geçmişte kaldığı, belki bir daha yaşanmayacağı sanılıyordu. Ne yazık ki, cezaevi bir kez daha, belki de 'gizli' bir yeteneği ortaya çıkardı..."
Bu satırları yazan kişi hikâyeleri tahlil etmiyor; yazanı "masum" gösteriyor, sempati uyandırmak istiyor. Niçin hapiste? Önce bunun cevabı verilmeli. Değil mi Mehmet Ocaktan!