ÖSYM mi ticarethane mi?
17 Aralık operasyonları sonrasında istifa etmek zorunda kalan Erdoğan Bayraktar, bakanlığı döneminde "Biz ara eleman ülkesiyiz, mucit çıkaramayız" açıklaması yapmıştı.
Hükümetin eğitim politikasını sokaktaki adama anlatır gibi anlatmıştı aslında tek cümlede...
Geçtiğimiz günlerde bir üniversitenin rektör yardımcısının hükümete yaranmak isterken söylediği "En tehlikeli kesim okumuş kesim" demesi epey tartışıldı.
Aslında bu çıkarımlar, sözler anlık gelişen gaflar değil. Türkiye'nin, eğitimde bir kademe daha yükselmesi durumunda güçlerini kaybedeceğini hissedenlerin en hakiki, en yalın düşünceleri...
Tıpkı Ensar Vakfı'nda yaşananlar gibi... Rezaletin boyutları her geçen gün büyürken olayı olmadık bir tartışma noktasına getirip "Hükümete operasyon" demelerinin nedeni de bundan... En ufak bir gelişmede kendi güçlerini, makamlarını, şanlarını kaybedeceklerini sanıyorlar. Özgüven eksikliği had safhada...
Halbuki olayın üzerine gitseler, sorumlulardan hesabını sorsalar, yetkilerini o çocukların hayatını çalanları cezalandırmak için kullansalar bu tartışmaların hiçbirisi olmayacak. Bunu yapmak yerine olayı sulandırıp, gündemi değiştiriyorlar.
Korkuları çok büyük olduğu için ülkenin önüne set üstüne set çekiyorlar.
Bu durum artık dayanılmaz bir noktaya ulaştı.
ÖSYM'nin sınav ücretleri nereye gidiyor!
Eğitimlilerden rahatsız olan zihniyetin en tabii refleksi, yüksek öğrenimin önüne set çekmektir.
En basit örnek olarak; ÖSYM'nin yapmış olduğu sınavların ücretleri fahiş bir düzeye çıkarıldı.
Örneğin KPSS'den 4 oturuma girecek adayın ÖSYM'ye ödeyeceği başvuru ücreti tam 220 TL. Evet yanlış okumadınız tam 220 Türk Lirası...
Akademik alanda yüksek lisans, doktora yapmak, üniversitelerde kadro almak isteyenler için zorunlu tutulan Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Sınavı (ALES) ve Yabancı Dil Sınavı'nın (YDS) giriş ücretleri 80 TL... Her bir sınav senede 2 kez yapılıyor. Dolayısıyla adayların birçoğu yılda 4 kez sınava giriyor... Geçerlilik süreleri dolunca bir daha... Yılda 320 TL sadece sınava girip o kitapçığı almanın parası!
1,5 milyondan fazla öğrencinin girdiği üniversiteye giriş sınavının ücreti ise 55 TL.
Kazandıktan sonra harcanacak rakamlara, harç ücretlerine, kayıt masraflarına hiç girmiyorum bile...
Sınavlarda umut arayan kitlenin çok büyük çoğunluğu ekonomik anlamda zengin sayılamayacak kesim... İş bulabilmek ve hayatlarını idame ettirebilecek ekonomik imkanlara sahip olabilmek için dirsek çürütüyorlar. Karşılarına ise daha sınavına bile girmeden fahiş ücretler çıkıyor.
Üniversiteden yeni mezun olmuş bir genç, ÖSYM sınavlarına yılda ortalama neredeyse 1.000 TL ödüyor.
ÖSYM ticarethane midir, yoksa gençlerin geleceğini, kaderlerini etkileyen bir kurum mudur?
Devletin kurumu mudur, yoksa özel sektörün kâr amacı güden bir girişimi midir?
Faiz lobisi diyenler KYK'yı görmüyor mu!
Ekonomik gelişmelerde ufak bir olumsuzluk oldu mu hemen "faiz lobisi, faiz baronları" laflarına sarılanlar, Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun öğrencilerden aldıkları faiz için seslerini neden çıkarmazlar her zaman merak etmişimdir.
Bizzat tanık olduğum hadiseyi aktarayım.
Yüksek lisans öğrenim hayatı boyunca toplamda 500 TL'lik bir kredi almış kişinin devlete geri ödeyeceği toplam rakam 874 TL olarak gözükmektedir. Yapılan tüm itirazlara rağmen rakam değişmek yerine daha da artmaktadır!
Mağdur olan öğrencilerin haklarını arayacakları makam yoktur! Hukuki yollara başvurmak dosya ve avukatlık masraflarıyla birlikte çok daha yüksek bedellere neden olduğu için dava da açılamıyor. Açılsa bile davaların ne zaman tamamlanacağı belli değil. Bu süre zarfında KYK yeni borçlar da çıkarabilir.
Ayrıca, öğrencilere kredi verilirken bu faizlerle ilgili hiçbir bilgilendirme yapılmadığı gibi, mezun olunduktan sonra işe girip girmediğine bakılmaksızın icra takibi başlatılıyor.
Devletin, işe girmemiş öğrencisinden bile faiz alıp, icra takibi yapması, öğrencilerin aldığı kredilere yüksek faizler koymasının açıklanabilir bir tarafı yoktur.
Faiz lobisi işte tam da budur!