Osmanlıcılık-Türkçülük
Yrd. Doç. Dr. Yenal Ünal, 4 gündür bu köşede, kendisinin “Ahmet Ferit Tek” adlı kitabını da dayanak yaparak sürdürdüğüm değerlendirmemizi dikkate alarak bir açıklama gönderdi:
“Sayın Arslan Tekin, Türkçülük fikir akımı temelinde güncel gelişmeleri irdeleyen ’Türkçülük Derken’ başlıklı yazı dizinizi dikkatle takip ediyorum. Öncelikle çok iyi bir araştırma konusu tespit ettiğinizi ve kuvvetli analizlerde bulunduğunuzu belirtmek isterim. Birkaç cümleyle de olsa tartışma konusuna ben de bazı ilaveler yapmak arzusundayım.
Türkçülük fikir akımı 19. yüzyılın sonu; 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış ve özellikle yaşanan siyasi gelişmelerin neticesinde Osmanlıcılık, İslamcılık ve Batıcılık fikir akımlarının önüne geçmiştir. Fikrin ortaya çıkışı gelişimi ve etkileri tamamen doğal bir zeminde gelişmiştir. Ancak bu fikir akımının hakiki manada adının konması 1904 yılında Yusuf Akçura’nın, Mısır’da yayımlanan Türk Gazetesi’nde neşrettiği ’Üç Tarz-ı Siyaset’isimli makaleye dayanmaktadır. Ali Kemal Beyin ’Cevabımız’isimli yazısıyla Yusuf Akçura’ya cevap vermesi ve Ahmet Ferit (Tek)’in de bu tartışmaya ortak olarak ’Bir Mektup’isimli makalesiyle, Yusuf Akçura’nın, Türkçülük düşüncesine destek vermesi ve Ali Kemal Beyi ciddi manada eleştirmesiyle ilk önemli fikri şimşekler çakmaya başlamıştır. Bu dönemde Türkçülük fikir akımı Türklerin bilerek, isteyerek ve arzulayarak geliştirdikleri bir düşünce değildi. Yüzyıllardır gelişen siyasi ve sosyal bir evirilmenin neticesi idi. Çünkü dönemin aklı hür aydınları yaşanan gelişmeleri dikkatlice takip ediyorlardı. Ahmet Ferit Beye göre ” Türkler, yüzyıllardır devletin hudutlarında çarpışarak, kendi illerini ihmal etmek zorunda kaldılar; Türk illerinin kalbi Anadolu bakımsızdır. Türklerin de milli kaderlerini düşünmesinin saati çalmıştır. “ Dolayısıyla ona göre artık yeni tedbirler almanın vakti gelmiştir. Ahmet Ferit Bey, 20. yüzyılın ilk yıllarında Osmanlıcılık düşüncesine bağlıydı. Fakat ilerleyen yıllarda, bu fikirden uzaklaşıp Türkçülük düşüncesine bağlanmıştır. O’na göre; ” Osmanlıcılık ve İslamcılık düşüncelerinin Osmanlı Devletinin ayakta tutmak için herhangi bir fonksiyonu kalmamıştır. Devletin temelini oluşturan Türkler, kuruluş aşamasında olduğu gibi yine büyük zorluklar altına girerek, devletin geleceğinin teminatı olacaktır. Türkçülük düşüncesi bugün tam anlamıyla faal olmayabilir. Fakat Osmanlıcılık ve İslamcılık düşünceleri yakın gelecekte çökecektir. O vakit gelince bu büyük fikir boşluğunu Türkçülük dolduracaktır.”
1900’lerin hemen başında ifade edilen bu görüşler özellikle I. Dünya Savaşı’nın akabinde gerçekleşmemiş miydi? Milliyetçilik çağı olan 20. yüzyılın ilk yarısında Osmanlıcılık mı kalmıştı İslamcılık mı? Özellikle Mc. Mahon gizli anlaşmasıyla kendilerine vaat edilen Büyük Arap İmparatorluğunu kurmak isteyen Arap ileri gelenlerinin (Emir, şeyh, kabile reisi vb.) savaş sırasında neler yaptıkları bu cephelerde çarpışmış komutanlarca daha sonradan anlatılmıştır.
Toparlamaya çalışalım... Ahmet Ferit (Tek) örneğinde görüldüğü üzere, Osmanlı Devleti’ni bir arada tutma düşüncesi olarak ifade edebileceğimiz Osmanlıcılığın herhangi bir işlevinin kalmadığını gören dönemin aydınları Türkçülüğe can simidi gibi sarılmaya başlamışlardır. Bu fikir akımının ilerleyen yıllarda Milli Mücadele’nin kazanılmasında da bütün aksamı çalıştıran bir motor gibi çalışmadığını kim iddia edebilir.” Yenal Ünal.