“Örgüt” ü 15 kat büyüten kim?
23 Şubat tarihli Yeni Şafak’ta İbrahim Karagül, “Hepimiz tehdit altındayız!” başlıklı yazısında önümüzdeki dönemde neler olacağına dair önemli bilgiler verdi.
Karagül, adını koymadığı örgütün halkı, “PKK’lı”, “El Kaideci”, “devlet düşmanı”, “cemaat düşmanı” veya “potansiyel tehdit” olarak fişlediğini, Türkiye’nin çok kritik bir eşikten döndüğünü, binlerce insanı hapislere dolduracak büyük bir savaş hazırlığı yapıldığını, darbe sonrasının yöneticilerinin de sermayedarlarının da kahramanlarının da kadrolarının da kurbanlarının da mazlumlarının da seçildiğini, herkese bir suç örgütü icat edildiğini, kimin hangi suçlamayla içeri atılacağının ayarlandığını ve insanların stadyumlara doldurularak tutuklanacağını anlattıktan sonra yazısını “Bu işler başladığı zaman, dünya genelindeki NSA dinleme skandalının Türkiye ayağı demiştim. Darbe ekibinin Türkiye hesaplarıyla NSA’nın küresel ağı arasında bir bağlantı var. Hem darbe hem casusluk hem vatana ihanet. Bu millet yakanıza yapışır. Yapışır gerçekten. Bu dosya, Türkiye’nin en büyük dosyası olmaya aday. Yakında görürüz...” diye bitirdi.
***
İlginçtir, “Stadyumlara doldurulacak insanlar” konusu, Balyoz iddianamesinde de geçiyordu! Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde kitle halinde tutuklamalar olacağını ise Abdurrahman Dilipak yazmıştı! Dilipak, 2011 yılında “Tutuklanması için sırasını bekleyen yüzler değil, binlerce insan var” derken 10 Mart 2013 tarihli Akit’teki yazısında “Önümüzdeki günlerde darbelerle ilgili şok gerçekler ortaya çıkacak. Şok tutuklamalar olacak. Türk Ergenekonu’nun ardından Kürt Ergenekonu’nun kirli ilişkileri de ortaya dökülecek. Bu karanlık örgütün terör, mafya ilişkileri, sermaye, siyaset, bürokrasi, medya, uluslararası bağlantıları da deşifre edilecek. Balyozcular, Ergenekoncular hâlâ o zaman da inkâra devam edebilecekler mi?” diyordu ama Başbakan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, bu davalarda “milli orduya kumpas” kurulduğunu açıkladıktan sonra işler tersine döndü!
***
Yeni Şafak’ta yazan Yusuf Kaplan ise 21 Şubat 2014 tarihli yazısında “Eğer Cemaat’te Bediüzzaman’dan zırnık kadar bir iz, bir eser varsa, kendilerini 15 kat büyüten Tayyip Erdoğan’ın ipini çekme aymazlığına derhal son verir!” diyordu.
Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi de 2 Aralık 2013 tarihli “Cemaat ve Dershaneler” başlıklı yazısında, cemaate “2004’ten önce kaç valiniz, milletvekiliniz, bakanınız vardı, 2004’ten bu yana kaç valiniz, milletvekiliniz, bakanınız oldu? 2004’ten önce kaç üniversiteniz vardı, 2004’ten sonra kaç üniversiteniz oldu? 2004’ten önce ticaret hacminiz neydi, 2004’ten sonra ticaret hacminiz ne oldu?” diye sormuştu!
Nihayet Başbakan Tayyip Erdoğan da 24 Kasım 2013 günü, dershanelerin kapatılması konusunu anlatırken, “Cemaate kızgınlıkla bu adımların atıldığı iddiası dört dörtlük iftira, yalan. Cemaatin en ileri gelenleri, mensupları bugüne kadar acaba ne getirdiler de Tayyip Erdoğan bunu geri gönderdi. Yani üniversitelerin verilmesiyle alakalı adımlardan tutun da birçok faaliyetlere yönelik yapabileceğimiz ne varsa bunları yaptık. Benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Buna Rabbim şahittir” demişti.
***
Şimdi Karagül’ün yazısından anlaşıldığı gibi cemaatin dosyası Türkiye’nin en büyük dosyası olacaksa, onları 15 kat büyüten, bir dediklerini iki etmeyen Tayyip Erdoğan’ın “Biz bu paralel örgütü 12 Eylül’de darbeci paşalara yaptığı yalakalıktan, 28 Şubat’ta sırtımıza sapladığı hançerden, ‘beceremediniz artık bırakın’ manşetlerinden biliriz. Ama inanın bu kadar büyük bir düşkünlüğün, bu kadar büyük bir ihanetin içinde olmamışlardı. Aldanmışız, gerçekten safmışız” sözleri kendisini sorumluluktan kurtarabilir mi?