Orduyu çökertmek
Darbeye kalkışanların yatacek yerleri yok... Bu mu Müslümanlık?!... Müslümanlara ateş açtılar çok insanı katlettiler. Orduyu parçaladılar.
Ordumuzun ne kadar zayıflatıldığını bu darbe teşebbüsünde anlıyoruz.
"Kahraman ordumuz!", "Yüce Türk milletinin (Kimilerine göre; neyin kastedildiği belirsiz sadece 'milletimizin') göz bebeği", "Peygamber ocağı" artık kafalarda soru işareti bıraktı.
Ordu zayıflatılmak istenmiştir. Kadrolaşanlar, kendilerinden olanlara rütbe verip stratejik noktalara getirmişler, sevkülceyiş (strateji) kabiliyetini dikkate almamışlar.
Bir ordunun politize olması veya belli grupların eline düşmesi son derece tehlikelidir. Bir müessese, devletin belirlediği nizam içinde (Anayasa ve bütün kanunlar dâhil) ayakta tutulmalıdır.
Ordunun muharip gücüne komuta eden Korgeneral Mehmet Şanver'in, darbeyi önlemede nasıl bir rol oynadığını, dün bu köşede yazdım. Darbeciler 20 saat rehin tuttular. Ekmek yedirmek istediler; reddetti. Mecburen sadece su içti. O kadar kızgındı.
Mehmet Şanver emekliliğini istemiş ve kararından dönmemiştir. Üzerinde etkisi olan eniştesi Ömer Yılmaz'la konuştuğumda, ordudan ayrılmaması için çok ısrarcı olduklarını söylemişti.
Olağanüstü durumlarda farklı kararlar alınabilir, birinin yerine diğeri tercih edilebilir. Darbe tehlikesinin geçtiğini kimse söyleyemez. Bir darbe teşebbüsünün ardında ABD varsa, her an tetikte olmalıyız. Bunu biliyoruz. Ama Mehmet Şanver, sıradan bir asker değil. Kızının düğününde, bir araya gelen bir odada toplanarak, darbeyi bertaraf etmek için harcadıkları olağanüstü gayretten bahsediyoruz. Hava Kuvvetleri'nin muharip gücünün başındaki Korg. Mehmet Şanver, bütün kabiliyetini ve gücünü ortaya koymuş, dün bahsettiğim gibi, darbecilerin merkez üssü Akıncılar'dan, uçakların kalkmasını engellemek için Eskişehir'den kendisine bağlı birlikleri harekete geçirmiş ve Akıncılar pistini bombalatmıştır. (Bu arada yakındaki Kazan'ın kahraman halkının canlarını hiçe sayarak Akıncılar'a yürümesine "darbeler tarihi"de ayrı bir sayfa açılacaktır. Orada şehit düşenlere -sayı 10 olarak açıklanmıştı- rahmet diliyorum.)
İki kişiden biri orgeneral olacaktı. Birinci sıradaki Mehmet Şanver değil, beşinci sıradaki tercih edildi. Hâlbuki Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Abidin Ünal ve Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar mutabakat sağlamışlardı. Üstelik, YAŞ kararlarından önce kendisi Ankara'ya çağrılmış ve "Artık orgeneralsin!" denmişti.
Bu şunu da gösteriyor... Ordu kademelerinin hiçbir yetkisi ve gücü kalmamış. Yetki ve güç, bu sıra kendisini sık sık "Başkomutan" diye hatırlatan zatta. Oflu korgeneral, orgeneralliğe yükseltiliyor. (Hemşehri sayıldığı için mi? Güvendiği biri "bu iyidir!" dediği için mi?)
Orduda, ani kararlar alabilmek yanında, sabır da esastır. Dağlarda askerleri gezdirip yılanları çıyanları yedirmeleri, kızgın güneşin altında dayanıklılıklarını ölçmeleri boşuna değildir. Mehmet Şanver, acaba sabretmedi mi? Yoksa askerin, yeri geldiğinde, ani karar almasını bilmesi gerektiğini mi düşündü?
Bütün bu hâdiselerden anlıyoruz ki, darbeciler orduyu çökertmek istemişlerdir.