'Önüme geçemezsiniz!'
10 Kasım'da, askerler, "birlik" mesajı vermek istediler... Ordumuz dimdik ayakta demek istediler. Ama Saray, tabiri caizse taş koydu! Önemli gelişme olmuş, komutanlar Şırnak'a gitmiş!
Önemli gelişme olmayan gün mü var, saat mi var, dakika mı var? Komutanlar Şırnak'a gitse ne olacak... Onlara tedbir alacağız derken, askerin dikkati dağılıyor, asıl vazifesinden uzaklaşıyor.
Milliyet'ten Serpil Çevikcan, Saray'ı da "üzmeden" özenli bir üslûpla yazıyor:
"Ata'nın Huzurunda Ordu-Millet El Ele" başlığında bir programın gerçekleştirilme kararının Genelkurmay'da bir istişare sonucunda alındığını belirtmeliyim./ Orgeneral Akar, 15 Temmuz'dan sonra oluşan hassasiyetler çerçevesinde böyle bir etkinliğin, 'Ordu-Millet El Ele' temalı bir programla, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bağrından çıktığı milletle, Anıtkabir'de Ata'nın huzurunda gerçekleşmesini çok arzu ediyordu. / Hatta bu program sırasında kısa bir konuşma yapacaktı ve bu metni de özenle hazırlamıştı."(Milliyet, 11 Kasım 2016)
Org. Hulusi Akar'ın bu metnini merak ediyorum... Ne diyecekti?
Komutan! Sizden istirham etsek... O metni yayınlar mısınız?
S. Çevikcan, herkesin aklındakini ince bir dokunuşla dile getiriyor:
"Ancak istihbarat birimlerinden söz konusu etkinlik sırasında oluşabilecek provokasyonlar konusunda yapılan uyarı, organizasyonun iptaline neden oldu. / Kaynaklar, bu uyarının önce Cumhurbaşkanlığı'na sunulduğunu, Cumhurbaşkanlığı'ndan da Genelkurmay Başkanlığı'nın uyarıldığını kaydettiler."
Hep provokasyon kuşkusu... Artık diken üstündeyiz... Buna alışalım. FETÖ bir taraftan, PKK bir taraftan, IŞİD bir taraftan, "Atatürk'ü sevenler ölsün!" diye bağıra bağına gırtlakları düğüm düğüm olmuş, hemen her "cemaat"te mevcut kitle bir taraftan...
Saray razı olmamıştır böyle bir toplantıya... Ne demek 1881 balon uçurmak... Siz çocuk musunuz!
Kendileri Anıtkabir'de toplantı düzenlemez, "başkomutan" sıfatını hâiz olduğu hâlde Genelkurmay'ın toplantısına iştirak etmez. "Atatürk-Anıtkabir-Ulu Önder..." bunlar temel felsefelerine ters.
Şu zamanda en inandırıcı bahane "provokasyon". Herhâlde, komutanlara "Önümüze geçemezsiniz!" denilecek değildi.
Varsın komutanlar toplansınlar, balon uçursunlar, "Ordu-Millet el ele!" deyip dursunlar. Siz de bir başka yerde aynı saatlerde, bir toplantı düzenler, bütün televizyon kanallarını oraya çağırır, hepsine konuşmanızı her zamanki gibi canlı verdirir, Genelkurmay'ı gölgede bırakırdınız... Haber merkezlerine telefon açar/açtırır, "Genelkurmay haberi mini mini görülecek." derdiniz.
Hatta, halkın başka şeylere yormasına fırsat vermemek için, bir "Saray klasiği"dir, hiç olmazsa muhtarları toplar, üstelik M. Kemal'in "Köylü efendimizdir." sözünden mülhem bir şeyler derdiniz. Sahi M. Kemal Atatürk'ün muhtarlarla ilgili bir sözü var mıydı? Nutuk'u baştan sona iyi biliyorum, görmedim. ("Muhtar" kelimesi kişi adı ve otonomi manasında var.) Olsun, bir yerde mutlaka bir sözü bulunurdu.
Ne diyelim... Her yer Saray. Alışacağız.
Aklıma takılanı yazayım: Atatürk anılırken hissiyat öne çıkarılıyor. Hepimiz kafa yorsak da rasyonel bir konsept sağlasak.