"On yılda, onbeş milyon işsiz yarattık her yaştan"

"Has yerden 80 dönüme ve mutavassıt olan yerden 100 dönüme, edna olan yerden yüz elli dönüme bir çiftlik itibar olunur."

Bu cümle 20-30 Muharrem 977 tarihinde, bundan 447 yıl önce, 1570 yılı Ekim ayında 2. Selim tarafından çıkarılan "Karahisar-ı Şarki Sancağı Kanunnameleri"nden alınmıştır.

Kısacası, üç kıtaya hükmeden Devleti Aliye, nüfusunu besleyebilmek için toprağı amaca en uygun şekilde ve verimli kullanmak zorundaydı.

447 yıl önce Şebinkarahisar'da çiftçi başına, sulanan arazide 80 dekar, yarı sulanan arazide 100 dekar ve kıraç arazide 150 dekarlık çiftlikler kurulması esas alınıyordu.

***

Bugün Türk köylüsü, üç-dört parçadan oluşan 15-20 dekar kıraç arazisinden elde ettiği 5 ton buğdayla, ülkemizdeki fiyatlarla yılda 2 bin lira gelir elde edebilir. Ya da Tarım Reformu kapsamında 33 ila 43 dekar sulu arazi vererek pamuk üretiminden elde ettiği 15-20 bin lira ile geçinemez, toprağı bırakır, şehre kaçar.

Bugün Türkiye'de tarımın yüzde 70'i çok parçalı ve küçük aile işletmelerinden oluşuyor. Bu durum akla şu soruyu getiriyor:

-Acaba Türkiye'de tarım, işletilen tarım alanlarından zarar edilmesi ve köylünün kırsal alandan göç ettirilmesi için mi bu şekilde bırakılmıştır?

***

Bir tarım işletmesi, onu işleten aileyi geçindirebilmelidir ki, o aile, işletmeyi üretimi sürdürebilsin, tarımı meslek edinsin. Hatta bu tarımsal gelir, kentteki gelirden daha fazla olmalıdır ki şehre göç etmesin, kentlerin çevresi gecekondularla dolmasın, varoşlar, ne köylü nede kentli diyemeyeceğimiz, işsiz, mesleksiz ve niteliksiz insanlarla dolmasın…

Bu anlamda, "optimal aile işletmesi", Kars'ta, Van'da 50 dekar yoncalık ve 100 dekar yem bitkilerine dayalı 20 başlık süt hayvancılığı, Sivas'ta 150 baş koyunculuk, Konya'da 400 dekarlık hububat tarımı, İzmir'de 1200 başlık hindi yetiştiriciliği, Ankara'da 3000 başlık yumurta tavukçuluğu, 120 kovanlık gezgin arıcılık, Şebinkarahisar'da 80 dekarlık meyve bahçesi, Anamur'da 5 dekarlık örtü altı sebzeciliği, Çorum'da 50 dekarlık çeltik tarlası, Karakeçili'de 10 dekarlık kapari bahçesi demektir.

Hemen bugün yapılması gereken ilk iş, tarım arazilerini miras hukukundan çıkarmak ve işletmeler haline getirmektir. A.B.D.de 100 dekardan, İngiltere'de ise 300 dekardan küçük tarım işletmesi yoktur.

Bize göre; tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinden oluşan üç katlı ekonomik yapının, birinci ve zemin katı olan tarım ve hayvancılığın, alın terine, ahlâka ve iyiliğe dayanan üretimle güçlü hale getirilmesi, tüm ekonominin güçlü, ahlâklı ve iyi olması demektir.

Bu da siyaset, idare, adalet, din, ahlak, eğitim, sağlık, demokrasi, uluslararası ilişkiler ve insan haklarının, özetle toplumsal huzurun güçlü olması, ahlâklı olması ve iyi olması demektir.

***

AB sübvansiyonlarının yüzde 40'ı işlenmeyen toprak ve çalıştırılmayan tarımcılara gidiyor ve işsizler ordusu yaratıyor.

AB'nin Türkiye ye dayattığı, toplumsal barış açısından en tehlikeli politika, ne insan hakları, ne azınlık haklarıdır; en tehlikeli dayatma, tarım nüfusunun süratle azaltılmasını talep eden bu politikadır.

Biz "on yılda on beş milyon işsiz yaratacaksınız" diye dayatılan tarım politikalarını kabul etmiyoruz.

Yeniden, kendi kendini besleyen bir ülke olmak, hayal değil, çaba göstererek ulaşabileceğimiz bir hedeftir.

***

Bu yazı, iki mülki amirin 2004 yılında hazırladığı rapordan yaptığım özettir. Sonuç belli...

Yazarın Diğer Yazıları