Öküze boynuzu ağır mı gelir?

Ata Ninem, 5 padişah görmüş Kafkasya kökenli kadındı. Gabartay'ların iki sürgün yemişlerindendi. İdadi mezunuydu. Bence bir başka özelliği şimdilerde Feshane adı verilip zenginliklerimizin ev sahipliği yapan yerde uzun yıllar çalışmasıydı. Tabii "askeri dikim evi" olduğu senelerde. İşte burada genel müdür muavinliğine yükselmişti. Anlayacağınız bu ülkenin üst kademelerinden birini yakalayan ender kadınlardandı. Dayım, İstanbul'daki Harbiye'nin son mezunlarından. Omuzuna yıldızı taktığı gün "Bu iş tamam artık çalışmıyorsun" diyerek annesini yanına alıyor. Emirdağ'dan Isparta'ya, Diyadin'den Urfa'ya, Çanakkale'den Giresun'a kadar tüm görev yerlerine birlikte gidiyorlar. Ailenin reisi kesinlikte anneannem idi. Hani "ne derse o"ydu. Müthiş lafları vardı. Her sözünü ve yönlendirmesini bir vecizeyle bitirirdi. Fener'deki evdeyiz. Ceneviz tuğlalı tarihî bir bina. Dış sıvalardaki dökülmeleri gösterip; "Bunları yaptırmalı dedim". O da yarım dönerek yüzüme baktı ve "Beni gömer. Ananı da gömer. Seni de..." dedi ve kesti. Anlayacağınız bana kıyamadı. Sonra ağzından Yunus'un olduğu iddia edilen şu dizeler çıktı:

"Mal sahibi,

mülk sahibi.

Hani bunun,

ilk sahibi.

Mal da yalan,

mülk de yalan.

Var biraz da,

sen oyalan."

Ata Nine'min vefatından sonra satılan o binanın önünden ne zaman geçsem kafamı kaldırır bakarım. Aradan 60 yıl geçti. Hâlâ kalan sıvalarla ayakta. Belki de benim sıramı savmamı bekliyor.

Diğer örnekler

Lisedeyim. Taksitle ayakkabı ve kıyafet alma alışkanlığı yaygın. Amacım biraz para tırtıklamak. "Tophane'de ki Amerikan Pazarı'ndan bordo makosen ve blucin almak istiyorum. Tişört de kaparsam iyi olur" dedim. Cevabı aynen şöyle oldu; "Nart -Ankakuşu-, kemiği yutmadan önce kontrol eder. Bu benden çıkar mı diye" yani "havanı alırsın" karşılığını verdi.

Çalışma hayatımda ondan miras iki özlü sözü hep odalarıma asmışımdır:

* "Geçme namerd köprüsünden ko apartsın su seni"

* "Mahkeme Kadı'ya mülk değildir".

Bire bir yaşadığım

Ondan hatırladığım diğer örnekler şöyle:

* "İhtiyar tilki faka basmaz" ve

* "Koça boynuz yük değildir".

Bu son söz üzerine yaşadığım bir olayı aktaracağım. Balmumcu'daki Jandarma Bölge Komutanlığı'nda Yedeksubay'dım. Nöbetçiyim. Hava yağdı, yağacak. Sivaslı bir postamız var. Kışlada tura çıkacağım, ona sordum; "Parka giyeyim mi?" Bir an duraladı ve sonra şunları söyledi; "Komutanım, öküze boynuzu ağır mı gele?" Önce şaşırdım. Uzatmadan parkayı giydim. Denetlememin yarısına gelmeden inanılmaz bir yağmur başladı. Koşarak nöbet yerine döndüm. Bizim Sivaslı orada. Yüzüne bakıp güldüm ve "Gerçekten öküze boynuz ağır gelmiyor" dedim. Demek ki, atalardan kalan sözler hiçbir dönemde anlamını yitirmiyor.

Tezat örnekler

Tarihî kazılarda bulunan ilk atasözünün Hitit'lere ait olduğunu biliyor musunuz? "Terzi, kendi söküğünü dikemez". Neyi ifade ettiğini de anlamışsınızdır.

"İnsanoğlu çiğ süt emmiş" bugünkü döneme en uygun düşenlerden. İnsanların tamamının iyi ya da kötü olduğu söylenemez. İyilerin yanı sıra kötülerin de olduğunu unutmamalıyız. Kötülere ne yaparsanız yapın yaranmanız mümkün değildir. Hatta iyiliğinize karşılık size kötülük bile yaparlar. Demek ki, daima tedbirli olmakta yarar var.

Bir öykü

Ömer Seyfettin, edebiyatımızın en önemli hikaye yazarlarından. Bunlardan Topuz'u çok severim. "Elçiye zeval olmaz"ın ters uyarlaması gibidir. Padişahın mesajını gönderdiği kişi, başkaldıran tiranı kafasına indirdiği gürz ile öldürür. Sonra cesedi fırlatıp tahtına oturur. Yine bu örnekten yola çıkarak "El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu Bozdoğan Armudu sanır"ı hatırlatayım. Peki niye Bozdoğan Armudu? Söz Ege yöresine has. Bu armut da bu bölgede çokça yetişir.

Bu pazarı çalışma arkadaşım Esat Atalay'ın isteği üzerine deyimler ve özlü sözlere ayırdım. Umarım hoşunuza gitmiştir.

***

ÖZEL NOT: Bize bir şeyler oldu. Şort giydi diye kıza uçan tekme atıyoruz. Bursa'da az daha aynı olay tekrarlanıyordu. Hareket halindeki metrobüsü durduramayan yolcu, şoföre şemsiye ile saldırdı. Sonuçta biri ağır 11 kişi yaralandı. Galiba "kısa devre" yapmaya başladık.

...

MEB'in 15 Temmuz broşürünün önsözünü okuyorum:

"241 can, soğuk bir gecenin ayazında çiğ damlaları gibi düştü toprağa".

15 Temmuz gecesi Türkiye sıcaktan yanıyordu. Sözü edilen 'çiğ' değil 'çiy' olmalı herhalde. Millî Eğitim Bakanlığı'nın yerinde olsam bu işleri yaparken önce Hüseyin Movit'e gösterirdim. Malum kendisi Türkçe Gönüllüleri'nin lideri.

Yazarın Diğer Yazıları